Kerem ile Aslı

Halk hikâyeleri, halk masalları, efsaneler, destanlar, ozanlar… Bizi biz yapanlar desem abartmış olur muyum acaba? Peki, şöyle söylesem. Bu dünyada beni Batılı yapmayan, beni kapitalist sistemin oluşturmak için çabaladığı -ve çoğunlukla başarmış olduğu- o insan tipinden uzaklaştıran şeyler din, gelenek ve kültürden başka nedir? Ben başka bir şey bulamıyorum. Tek tip insanların dünyasında toplumları birbirilerinden farklılaştıran, güdülme ya da manipüle edilme yollarını zorlaştıran şeyler kapitalizme bulaşmamış din, yok olmamış gelenek ve kültürlerdir. Fazla romantik, farkındayım lakin, bizimki de bir niyet işte.

Kerem ile Aslı’yı duymayan yoktur. Detayına inilince her halk hikâyesi gibi binlerce değişik anlatımın birleştirilememiş halleriyle karşılaşırsınız. Bu tür yayınların aslında bilinen tüm versiyonlarını içeren bir tarzda, saçaklandırılmış bir tarzda yazılması gerekiyor. Şu an elimde tuttuğum özensiz baskının lafını bile etmek istemem, daha iyiler, daha detaylılar hazırlanmalı. Kerem ile Aslı hikâyesi bir sürü değişik anlatımla günümüze kadar ulaşmış, onlarca güzel halk şiiri örneğiyle bezenmiş bir hikâyedir. Kerem, dönemin İran şahının ya da dönemin bir padişahının oğludur. Hikâyenin daha önce okuduğum değişik versiyonlarında şah, padişah, İran şahı olarak da geçiyordu. Padişahın çocuğu olmamaktadır ve buna çok üzülür. Hazinedarı keşişle dertleşir ki onun da çocuğu olmaz. Sonra çocukları olursa evlendirmeyi konuşurlar, ya da hanımları konuşur ve bir gün padişahın bir oğlu, keşişin de bir kızı olur. Çocuğun adı Ahmet Mirza (ileride Kerem olacak), kızın adı da Kara Sultan (ileride Aslı olacak) olur. Çocuklar büyürler, birbirlerini görür âşık olurlar. Sadece Kerem, Aslı’ya âşık olmuş da olabilir zira hikâyede bir diş çektirme bölümü vardır ki Kerem 32 dişini çektirir, ardından aşkının üçte birini Aslı’ya vermesi için Allah’a yalvarır, Allah da duasını kabul eder, birbirlerini severler. Hıristiyan olan keşiş bu evliliği içine sindiremez. Kızını alır kaçar. Kerem de Aslısının peşinden düşer yola.

Bu linkteki harita Kerem’in Aslı uğruna kat ettiği yolu gösteriyor. Hikâyenin değişik versiyonlarında yer isimleri değişebilir fakat genel olarak buna yakın olduğunu düşünüyorum. Zamanlamayı düzenleyemedim tabi ki. Tek tek binli yıllardaki bir tarihten başlayarak birer ay arayla seyahat ettirebilirdim Kerem’i fakat gerek yok, güzergâh bilgisi yeterli.

https://keremileasli.travelmap.net/

Kerem’in yolculuğu

Yol boyunca Aşık Kerem sık sık alır eline sazını.

Sana derler Ağrı Dağı
Ne yamandır başın senin
Belirsizdir yazın kışın
Hiç tükenmez kışın senin

Kerem eydür geldim gittim
Şu fani dünyaya nettim
Ululara sual ettim
Kimse bilmez işin senin


Ben Kerem’im elbet yarim bulurum
Korkarım ki gurbet ilde kalırım
İflah olmam ben bu dertten ölürüm
Han Aslı’m giyinsin karalarımız


Mecnun gibi bu yerlerde gezmişim
Ah ettikçe kara bağrım ezmişim
Bir yar için ben bu candan bezmişim
Eğlen Murat yarden haber sorayım


Yedi yıldır hatırını sormadım
Geçti ömrüm bir murada ermedim
Fırsat elde iken demler sürmedim
Beni öldürmeli döğmeli değil

Elimden aldırdım gözü elayı
Onun için terkeyledim sılayı
Başıma almışım cümle belayı
Beni öldürmeli döğmeli değil


Benim için Kerem ile Aslı hikayesinin en dikkat çekici yeri Kerem’in Aslı’nın dizine yatıp dişlerini çektirdiği kısım. Kerem, Aslı’nın yüzüne öyle bir dalar ki, dişi çekildikçe “ağrıyan o değildi” der ki biraz daha izleyebilsin sevgilisinin yüzünü. Bu hikâye yüzlerce yıldır değişik şekillerde anlatıldı durdu bu coğrafyada. Haritaya bakarsanız hep soğuk yerlerde. Uzun kış gecelerinde, soba başlarında. Kerem’in 32 dişinin birden sökülmesi binlerce defa, hep farklı farklı anlatış şekilleri ve duygularla anlatıldı. Dinleyenler gözlerini büyüttüler diş çekme kısmına gelince. Gıpta ettiler bu aşka, Kerem’le empati yaptılar. Ellerini çenelerine götürüp hafif hafif okşadılar, kendileri olsa ne yaparlardı diye düşündüler. Tam olarak ifade edemesem de farklı bir müziği var bu hikâyede bu bölümün.

Alkım Yayınları’nın özensiz Kerem ile Aslı baskısından söz etmek istemiyorum. 128 sayfalık bu kitapçık 2009 yılında hazırlanmış.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir