Kaybolan Millet [Murat Adji]

Murat Adji’nin kitabını bir sarhoş beni yakalamış da bölük pörçük bir şeyler anlatıyormuş gibi okudum. Bu kadar karışık bir anlatım konuşma dilinde bile hedefine zor ulaşacakken yazı dilinde kimlere ne gibi katkılar sunuyor bilemiyorum. Çevirinin kötülüğü de eklenince kitap adeta bir bulmaca kitabına dönüştü benim için. Okuduğum süre boyunca bu kadar ilginç bir konu hakkında az da olsa bilgi edinebilecek miyim diye tereddüt ettim. Nihayetinde elimde birkaç parça kaynağı meçhul iddia var. Çoğunu anlamsız bulmakla birlikte bir kısmını gerçeğe yakın buluyorum. Murat Adji’ye kalsa dünyadaki herkes Türk. İzlanda Türk, İngiltere Türk, Fransa Türk, Almanlar Türk, Moğollar Türk… Liste benim gibi Türk olmakla gurur duyan birinin göğsünü kabartacak kadar kalabalık fakat biraz da mantıklı olmak gerekiyor. Kavimler göçü ile birbirine karışan Avrupa milletlerinin kanlarında elbette bol miktarda Türklük dolaşıyordur fakat bunun bugün için çok bir anlam ifade ettiğini düşünmüyorum. Bunu ispat etmenin kimseye faydasının olacağını da düşünmüyorum. Dünya milletleri hallerinden memnunlar. Benim merak ettiğim asıl konu Deşt-i Kıpçak devletinin halkının nereye gittiğiydi bu kitabı alırken. İbn Battuta’nın seyahatnamesinde bahsettiği devlet Anadolu’daki Türk beyliklerine göre daha kalabalıkken aradan 2-3 yüzyıl geçtikten sonra izlerine rastlanmıyor olması dikkatimi çekmişti. Murat Adji’nin karışık anlatımına rağmen anlayabildiğim bu insanların Ruslar tarafından asimilasyona tabi tutuldukları ve önemli bir kısmının Rusya ve Ukrayna topluluklarının içerisinde eritilmiş olduğudur.

Kaybolan Millet kitabı Murat Adji tarafından Rusça yazılmış. Elimdeki kötü çeviriyi Zeynep Bağlan Özer yapmış, Doğu Kitabevi de kitabı basmış. Adji’nin 2018 senesinde vefat etmiş olduğunu da ekleyeyim, Allah rahmet eylesin. Kitabın kapağında “Azerilerin, Amerikalıların, İngilizlerin, Başkurtların, Bulgarların, Macarların, Gagavuzların, Gürcülerin, İspanyolların, İtalyanların, Rusya Kazaklarının, Kazakların, Kırgızların, Korelilerin, Kırım Tatarlarının, Kumukların, Almanların, Rusların, Moğolların, Özbeklerin, Fransızların, Türklerin, Hırvatların, Çeklerin, Sırpların, Tatarların, Ukraynalıların, Çuvaşların, Karaçayların, Yakutların ve tarihi Büyük Bozkır ile bağlı olan diğer halkların şeceresine dair…” diye neredeyse tüm dünya milletleri sayılmış. Kitabın girişinde ise çevirmenin daha önce yayınlanan bir makalesine yer verilmiş. Bu makale Güney Rusya’daki Türklerin nereye kaybolduğunu soruyor, Kiev Rusyası ve Moskova Rusyası’nın Deşt-i Kıpçak devletinin birer eyaletleri olduğunu söylüyor. Kiev, Türkler tarafından kurulan bir şehirmiş. Bu coğrafyadaki her şeyin 17-18. Yüzyılda yapılan bir asimilasyon faaliyeti ile yok edildiği, bu yüzyıllarda yazılan Rus vakayinameleri ile gerçeklerin üzerinin örtüldüğünü söylemiş Özer. Son yüzyılda yapılan arkeolojik kazılarda da Türk ismi kasıtlı olarak kullanılmamış ve bulgular Türk kökeninden ayrı değerlendirilmiş. Komünist dönemin baskıları Türklerin silinme sürecinin aşamalarından.

Murat Adji’ye göre Rus dilinin söz varlığının en az yarısı Türkçeye dayanıyor. Rus halkının önemli bir kısmının da Türk asıllı olduğunu iddia ediyor yazar. Tanıdık isimlerden Puşkin ve Turgenev’in soylarını Türk soyuna dayandırmış, halk seviyesinde ise binlerce ailenin var olduğunu iddia ediyor. Rusların aslı İskandinavya’dan geliyormuş meğer. Bugünkü Rusya coğrafyasında yaşayan Slavlar bir diğer adlarıyla Venedler gelişmemiş ilkel bir toplulukken Ruslarla kaynaşmışlar. Polovetsler yani Kıpçaklar bu bölgenin gerçek sahipleriymiş. Kiev kelimesi mesela damat manasına geliyormuş. Ukrayna bölgesini Ukrayna Kağanlığı olarak adlandırmış yazar. Ukrayna komple Türk, Rusya’da ise 80 milyon civarı Türk var diyor Adji.

Kendi ailesinin tarihinden bahseden yazar daha sonra Rusya’nın bozkır kökenlerini araştırmaya girişmiş. Rusların İskandinavya’dan geldiklerini, Slavlarla alakalarının olmadığını anlatmış, tarihten örneklerle iddiasını güçlendirmiş. Bu arada İskandinavların da aslında Türk olduğundan bahsederek yoldan çıkmaya başlamış. Orhun yazıtlarında kullanılan alfabe ile İskandinavya’daki bazı buluntularda kullanılan alfabe aynıymış. Atilla zamanında gitmişler buralara şanlı atalarımız. İskandinav kültüründeki birçok hikaye ve mit de Türk destanları ile benzerlik gösteriyormuş.

449 tarihli Efes Kilise Konseyi Kiev’in de dahil olduğu İskit Patrikhanesi’ni onaylamış. Rusya ise binli yılların başlarına kadar putperestliği sürdürüyormuş. Yavaş yavaş Hristiyanlaşmış.

1876 tarihinde Rus çarı bir kanun çıkararak Ukrayna dilini yasaklamış. Bu yasaklanan dil şimdiki Ukrayna dilinden farklı anlaşılan çünkü yazar unutulduğunu söylüyor, ya da öyle bir şey anlaşılıyor bu karışık anlatımın içerisinde.

11. yüzyılda Kievliler Türkçe konuşuyorlarmış. Bu civardaki ülkeler, Avar, Bulgar, Hazar, Sibirya, İdil hepsi eyaletlermiş ve Deşt-i Kıpçak devletine bağlılarmış.

İngiltere’yi Türkler kurmuş, London yılanlı nehrin yanındaki şehir demekmiş Türkçe. Hunlar güneydeki tüm İngilizlerin atası. Got, Ostgot, Vestgot, Fin, Ugor, Est, Vened, Kelt, Viking, Lit filan hep Türk kavimleri. Bunları söyleyerek Murat abi ihaleyi yükseltiyor ve Avrupa’daki her iki kişiden birinin Türk olduğunu iddia ediyor. Unutmadan, Amerikan yerlileri de Türk.

Üçleme, teslis hepsi Türk işaretleri. Haç zaten en kadim Türk simgesi. Hıristiyanlık haçı Türklerin elinden almış. (Diyor Adji). Haç, Gök Tanrı’nın işaretiymiş. Çift başlı kartal da Attila’nın bayrağıyken Bizanslılar almışlar bunu daha sonra.

Bir yerde Cengiz Han’ın da aslen Türk olduğunu söylüyor yazar. Sonra da karışık anlatımıyla Kalka Savaşı adında bir savaştan bahsediyor ki ne anlatmak istediğini pek anlayamadım.

Sözün özü, 365 sayfalık bu hacimli sayılabilecek eserin anlatımı o kadar kötü ki yazarın ne demek istediği anlaşılamıyor. Konuşurken not mu almışlar ne yapmışlarsa olmamış. Anlatılanlardan anlayabildiğim kadarıyla dünyanın hemen hepsi Türk. Bunları toptan reddetmiyor önemli bir kısmına inanıyorum fakat bu bilginin dünyaya bir faydası yok. Dünya halkları “Vay biz Türkmüşüz” deyip başka bir şekle mi dönüşecek? Herkes halinden memnun. Avrupa milletlerinin kökeninde Hunların olması zaten bilinen bir şey. Rusların arasında ve Ukrayna’da çok sayıda Türk’ün olduğuna da inanıyorum zira Battuta’nın anlattığı insanlar yok olmuş olamazlar. Her şeye rağmen zor da olsa birkaç farklı bilgiye ulaştım bu kitapta. Yazarın başka kitapları da var fakat okumayı düşünmüyorum, bu karışık anlatımı bir daha kaldıramam.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan