Kapitalizmin Sonu

Kapitalizm’in sona ereceği filan yok. Bir vakit Francis Fukuyama adlı bir bilim adamı “Tarihin Sonu” diye bir tez ortaya atmıştı. Ekonomik ve politik kurumlar gittikçe birbirlerine yaklaşacak, pazar ekonomisi dünyaya hâkim olacak ve burjuva, liberal, demokratik bir toplum ortaya çıkacaktı. Kapitalizm bütün insanları birbirine yaklaştıracak, teknolojinin ateşlediği kapitalizm, yarattığı olağanüstü zenginlikle evrensel ve eşit haklara dayalı liberal rejimin serpilmesine hizmet edecekti. Fukuyama bu teoriyi ortaya attıktan sonra onlarca savaş oldu dünyada. Terör saldırıları ayyuka çıktı, ekonomik krizler dünyayı sarstı. Biz de bunları izlerken Orhan Veli’nin dediği gibi: “İnanma ceketim inanma, kuşların söylediklerine, benim mahrem-i esasim sensin, kuşlar bu yalanı her bahar söylerler” dedik. Kendi gerçeklerimizle baş başa kaldık. Ne tarih biter ne kapitalizm insanlara mutluluk sağlar, ne de diğer yönde düşünenlerin dedikleri gibi kapitalizm sona erer.

Ekonomik ve politik bir sistemin ortadan kalkması öyle suyun buharlaşması gibi rahat bir hadise değildir. Feodalite yıkılıp krallıklar kurulurken çok kan döktü insanlar. Aynı insanlar krallıkları yıkarken de çok kan döktüler. Ulus devletler de kanla kuruldu, demokrasiler de. Faşizm’den Komünizm’e kadar her ideoloji gelirken de giderken de pahalıya oturdu insanlığa. Şimdi birileri Kapitalizm’in çökmesinden bahsediyor ki kolay değil. Kapitalizm kolay çökmez, çökse de postu pahalıya satarak çöker. Bu da kimsenin işine gelmez.

Bir diğer konu da Kapitalizme alternatif olacak bir ekonomik sistemin olmaması. Ekonomik sistemlerin tanımları yapılırken üretim araçlarının kimde olduğuna bakıyor bizim kitaplarımız. Üretim araçları özel mülkiyetteyse kapitalizm, devletteyse komünizm. Soğuk savaş sona erdiği için Komünizm’in adını dahi anmıyoruz. Elimize bir tek kapitalizm kalıyor, biz de bununla yaşıyoruz. Okullarımızda ekonomi derslerinde Kapitalizm anlatılıyor. Bu sisteme göre nasıl yaşanacağını öğrenen insanlar bir sonraki kuşakta öğretmen de oluyorlar, ekonomiyi idare eden de. Fakat belirleyici her zaman insan oluyor. İnsan davranışları formülize edilemediği için sistemler her zaman aksamaya mahkûm.

Milyarlarca insanın yaşadığı bu dünyada kaynaklar giderek azalırken meşhur “Laissez faire=bırakınız yapsınlar” kavramı gereğince davranışlar mümkün mertebe serbest bırakılıyor. Üretim araçlarını elinde bulunduran özel teşebbüs her zaman daha fazla üretmeye çalışıyor. Çok üretim, çok tüketimin olmasını gerektiriyor. Kaynaklar sınırlı olduğu için insanların alım gücü de bir yerde tıkanıyor. Sistem daha önce dolaşımda olan nakit paranın altına endeksli olmasını gerektiriyordu. 2. Dünya Savaşı sonrasında yapılan uluslararası bir anlaşma ile (Breton Woods) bu gereklilik kâğıda döküldüyse de 70’li yılların başında Amerika tek taraflı olarak feshetti bu anlaşmayı. Sonrasında işler karıştı tabi ki. İnsanların alım gücü yavaş yavaş şişirilmeye başlandı. Olmayan paralar kredilerle ve kredi kartlarıyla tedavüle sürülmüş gibi oldu ve üreticiler daha çok üretsinler diye tüketim körüklendi. Sonrasında ekonomik krizlerle yaşamaya başladık. Olmamasına rağmen harcanmış olan paralar üreticiye ya da bankaya ödenmedi. İnsan davranışları formülize edilemedi.

Kapitalizm sona ermeyecek tabi ki. Kabuk değiştirecek, değişecek, yenilenecek. Kendine bir çıkış yolu bulacak ve insanlık bir süre daha rahat edecek. Çözüm insan eksenli olmayacak. Kâğıt üzerinde yazıp çizecekler dünyayı yönetenler ve yardım paketleri, destek paketleri açıklayacaklar. Sorun birkaç seneliğine rafa kaldırılmış olacak.

Esasında yapılması gereken; sorunları insan eksenli çözmeye çalışmak. Üretimin körüklendiği bu sistem sermayenin büyük grupların eline geçmesi neticesinde tüketici bulamayacak bir gün. Sistem sermaye sahipleri ile geri kalan dünya arasındaki uçurumu açtıkça ortaya garip bir manzara çıkacak. Malını kime satacağını bilemeyen üretici, alım gücü sıfıra yaklaşan büyük bir çoğunluk, ekonomik krizlerle boğuşan devletler ve her gün daha da azalan kaynaklar…

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir