Kan Emici Doktorlar

Bu doktor milletini tepemize biz kendi ellerimizle taşıdık. Yanıp tutuşan egolarının altına odunu biz attık, aman hocam, cicim doktorum, güzel hekimim diye diye. Unuttuğumuz “insanlığın” okulların fakültelerinde okutulmuyor olduğu idi. Hele ki tıp fakültelerinde hiç okutulmuyor. Bu doktorları tepemize kendimiz çıkardık. Eğitim seviyesi liseden düşük olanlar hep gıpta ile baktılar okuyanlara. Okumuş, görmüş adam dediler. Okumamışlık hep bir eziklik sebebi oldu. İnsanlıkla okumayı hep aynı paralelde düşündük. En kafa karıştırıcı fakülteler tıp fakülteleri olduğu için en büyük insanlar doktorlardır dedik. Sonra da boynumuzu uzattık kanımızı emsinler diye.

Başımıza gelmeyince bilmiyoruz. Kıymetini bilmediğimiz sağlık ve boş vakit; ömür geçince ya da sağlık sorunlarımız başlayınca önemseniyor. Soluğu hastanelerde alıyoruz artık başımız sıkıştığı için. Düzen bizi hastanelere yönlendiriyor. Çaresiz biz de gidip soluğu bir özel hastanede, bir kaprisli sekreterin yönlendirdiği bir uzun kuyruğun ucunda alıyoruz. Uzun beklemelerimiz, doktorun odasına paldır küldür dalan insanlar, neticede sıra bize geliyor. Kapıdan içeri girince Kaf dağının ardından bize seslenen bir insanlık faciası. Zamane doktorlarının hasta ile irtibatı birkaç kelimeden ibaret. Hastayı uzun uzun bilgilendiren, ilgisini alakasını esirgemeyen, her zaman güler yüzlü doktorları görme ihtimaliniz var tabi ki ama sadece televizyon filmlerinde ya da belki gelişmiş dünya ülkelerinde. Türkiye’de hiç yok.

Dünya ülkelerinde yapılan ultrason, MR, tahlil, röntgen benzeri tetkiklerin istatistikleri gösteriyor ki nüfusa oranla en fazla tetkik bu ülkede yapılıyor. Doktorun odasına girer girmez size bir iki baktıktan sonra sizi hemen tetkike gönderiyor. Bir probleminiz yoksa bile tomografiye girmeniz an meselesi. Sonrasında nasıl olsa devletin karşılayacağı bir dizi pahalı test. Daha fazla para kazanması için doktorun ameliyat yapması lazım. Bu yüzden iyileşme ihtimali yakın olan durumlarda bile hemen ameliyat teklif ediyorlar. Düşmek ihtimali yüksek olan bir böbrek taşı için dahi ameliyat isteyen doktorlar, normal doğum ihtimali olan hamileler için dahi sezaryen teklif eden doktorlar mevcut. Bizim aklımıza bunlar geliyor ilk etapta. Sezaryen oranı en yüksek olduğu ülkelerin başında Türkiye’nin gelmesi, hele ki özel hastanelerdeki doğumların tamamına yakınının sezaryen olması ne kadar düşündürücü. İşin aslı özel hastane doktorlarının kan emici olmaları. Sezaryen doğumdan daha fazla para kazanacak olmalarından öte bir şey düşündükleri yok. Karşıdakinin insan olması, bir hayatının olması ve bu hayatın kıymetli olması doktor için çok da önemli değil. Önemli olan yapacağı ameliyat neticesinde alacağı para. Aslolan para, önemli olan para.

Bu yazdıklarımızın dışında doktorların olduğundan da eminim. Eminim ki insana insan değeri veren, insan sağlığını her şeyin üzerinde tutan, hastaya müşteri gözüyle bakmayan doktorlar mevcut. Ama ne yazık ki genelin yanında o kadar az yer tutuyorlar ki bunlar. Meydan vampirlere kalmış. Hastasıyla üç kelime etmeyi belki de zül addedecek kadar kendini beğenmiş, üç kuruşluk maddi menfaat için karşıdakine insan muamelesi yapmayacak kadar insanlıktan uzak doktorlarla dolu hastaneler. Duamız insana insan değeri veren, hastasını sağmal inek olarak değil de hasta olarak gören doktorların sayısının ülkemizde artması yönünde.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir