Kalıplar Kalıplar

Hadiselere kalıp düşünme alışkanlıklarımız ve herkesi bir kalıba oturtma merakımız penceresinden bakalım. Kabul etsek de etmesek de kafamızda bazı geometrik şekiller var ve insanları değerlendirirken bu şekillere uyan ya da uymayan olarak sınıflandırıyoruz. Matematiksel bir formülümüz var insanlar için. Değişkenlerin yerlerini doldurup öyle servis ediyoruz zihnimize. Zihne sunulan her kalıp-kişi etiketlenip yerlerini alıyorlar. Bireysel olarak yaptığımız bu uygulama bizim küçük hayatlarımız içerisinde kolaylaştırıcı bir rol oynuyor olabilir. İnsanlar için kaydedilen her sıfatın ardından da birkaç kalıplaşmış çıkarımı içermesi insan ilişkileri bağlamında hayatımızı yönlendiriyor. Bu tür kalıpların çoğunluklar tarafından uygulanması ise bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyor. İnsan bir kalıba sığmaz ki…

Dini yapılanmalarda kalıba oturtma telaşı daha yoğun ve kitlesel şekilde uygulanır. Dini yapılanmaya dâhil olacak olanlar belirlenmiş kalıbı doldurmak zorundadırlar. Sıfatlar atfedilen bu mensupların atacağı adımlar da atfedilen sıfatlara göre önceden tahmin edilebilir daha güzeli yönlendirilebilir hale gelmiştir artık. Dini bir yapılanmaya üye olan kimselerin her şeyden önce özgür düşünme yeteneklerini tamamiyle ortadan kaldırmaları ve yapının genel kalıbına uygun sıfatlar kazanarak davranışlarını da genel kalıba uydurmaları gerekir. Aksi halde yapılanmanın içerisinden kendilerine yer bulma ihtimalleri olmaz. Din, uygulayıcıların tekelinde olduğu için mensupların da o dinin içinde bulunmaları için onların direktiflerine bir bir uymaları gerekir. Mükâfat bu dünyada olmadığı için uyma davranışlarının dünyevi hedeflere göre daha fazla olduğunu müşahede edebilirsiniz. Özgür ve rasyonel düşünmeyi bir kenara bırakmış olan birey karşılığında mükâfat göreceğini umduğu davranışlarıyla kendisi olmaktan çıkarak bütünün bir parçası haline gelir. Artık o bireye her şeyi yaptırmak mümkündür zira birey olmaktan çıkıp bütünün parçası haline gelmiştir.

Yapbozun –diğer parçalardan ayırt edilme ihtimali olmayan- parçası halindeki bireyi bundan sonra istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Silahlandırıp masumların üzerine gönderebilirsiniz zira masum kanı onun için helal, vicdanının sesini takip etmesi ise haram haline gelmiştir. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız hadiseler ve en feci bir şekilde yaşadığımız son bir hadise bu şekilde kalıba dökülmüş insanların bütünün parçası olmak azmiyle kalkıştıkları zararlı hareketlerdi. Beynini kullanmaktan fantastik bir vaatler silsilesi uğruna vazgeçmiş bu hipnotik tipler toplulukların kalıba dökme eğilimlerinin en tehlikeli halini gördüğümüz bir netice halini aldı. Demek ki insanı kalıba dökmeye çalışmak birey için başarı ihtimali düşük bir ameliye iken topluluklar tarafından uygulandığı zaman başarı ihtimali yükseldiği gibi çok zararlı neticeleri de beraberinde getirebiliyor.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden bazılarını düşünebilmesi, özgür düşünebilmesi, her birinin diğerinden farklı olması diye sıralarsak eğer bundan vazgeçtiği anda insan olmaktan da çıktığı sonucuna ulaşabiliriz. En güzeli herkesin kendi farklılıkları ile varlıklarını sürdürmesi, kimsenin kimseyi kalıba dökmemeye çalışması. Toplu halde bir ideal uğruna hareket eden insanların bir araya gelmesi tabi ki normal seyrinde takdir edilecek bir uygulama. Fakat böylesi hareketler iyi incelenmeli, bu hareketlerin ortak ideal noktasından sıyrılıp ideal tip yaratma çabasına girdiği keşfedilirse önlem alarak hareketler dağıtılmalı. Bizim gibi toplumlarda uzun vadeli stratejinin böyle olması gerektiğini düşünüyorum ki bir daha darbe girişimleri, paralel devlet yapılanmaları gibi durumlarla karşılaşmayalım. İnsan kalıba sokulmasın, sokulması için de uğraşılmasın. Kalıba sokmaya çalışmak da en büyük suçlardan sayılsın artık.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir