Kalem

Güzel kalemleri olmalı insanın. Kâğıdın üzerinden yağ gibi kayanlarından. Sorun çıkarmayanlarından. Beyaz kâğıdın üzerinde izi çıkmaya başladı mı mürekkebin, “Hah işte” demeli insan. İşte izimi bırakıyorum demeli. İzini bıraktığından emin olmalı. Uzun süre kalacağından izinin. Sorun çıkarmamalı. Tükenmemeli, bitmemeli. Yazarken ara ara renk tonlarında değişmeler olmamalı. Hep aynı tonda, aynı şekilde yazmalı. Ucuna hohlamak zorunda kalmamalı insan. Yazarken kâğıdın üzerinde dağınık lekeler bırakmamalı. Dost olmalı insanla kalem. Dost kalem olmalı. Sarılıp uyumalı insan yeri geldiği zaman kalemiyle. Derdini, tasasını uzun uzun anlatabilmeli.

Sihirli kalemleri olmalı insanın. Kendi kendine dolmalı, kendi kendine traş olmalı her sabah kalktığında. Sizi sizden iyi tanımalı. Sabah sizi uyandırmalı, kahvaltınızı önünüze bırakmalı. Yalan da olsa söylemeli. Yalan da olsa sevmeli sizi kaleminiz. Yalan olmadan sevmeli. Hakikatli olmalı. Hep yanınızda olmalı. Siz anlatmadan gözlerinizden anlamalı anlatacağınızı. Siz yorulmadan uzun uzun yazmalı sizin yerinize. Kâğıdın üzerinde anlamını lügatlerden bulacağınız kelimelerle ifade etmeli duygu ve düşüncelerinizi. Silinip gitmiş duyguları tekrar canlandırmalı. Sihirli olmalı kalemler. Canlandırmalı.

Kaleminiz sizi klavyelerden, monitörlerden, ekranlardan, internetten kurtarmalı. Emektar dostum Jubile demelisiniz ona. Ya da ne isim verirseniz verin. Bir ismi olmalı kaleminizin. Sizle beraber anılacak bir isme sahip olmalı. Sizle beraber anlam kazanmalı, siz yokken anlamını yitirmeli. Siz de onunla beraber anlam kazanmalısınız. Meramınızı o kadar güzel anlatmalısınız ki beraber. Tarih yazmalısınız kelimenin tam anlamile. Tarih olmalı kaydını düştüğünüz her şey. Kâğıtlar sizin beraberliğinizle anlam kazanmalı. Bembeyaz kâğıtlar üzerine düştüğünüz izlerle sanat eserleri haline gelmeliler. Bembeyaz kâğıtlar artık altınla işlenmiş dokumalar gibi, en nadide bir resim, bir heykel gibi değer kazanmalı. Kâğıtlıktan çıkıp kıymet haline gelmeliler. İnsanlar onlara kâğıt demeye utanmalı artık. Ve her yazılan kelime o kadar güzel oturmalı ki yerine, hiçbir kâğıt sizin birlikteliğiniz dokunduktan sonra artık buruşturulup çöpe atılmamalı. Değer katmalı hayata kaleminiz. Kaleminiz ve siz.

Adınız olmalı kaleminiz artık. Onca baskının sonrasında bir tek ikiniz kalmalısınız bir gün. Tüm duyguların itinayla toplanıp kutuya koyulduğu, sonra da o kutunun içinde çamaşır makinesindeymiş gibi dönmeye, ezilmeye, sıkılmaya başlandığı bir zamanda. Tüm duyguların itinayla ezilip, ufalanıp, yok edildiği bir zamanda, siz ve kaleminiz arz-ı endam etmelisiniz yeryüzünde. Her duyguyu alıp yeniden şekillendirmelisiniz. Bu sevgi demelisiniz mesela. Size öğretilenden çok farklı bir şey. Filmlerde gördüklerinize benzemeyen bir şey. Etrafınızda taklit edilmeye çalışandan çok daha ulvi, çok daha yüce bir şey demelisiniz. Bizim yaptığımız gibi acemice değil ama, ustaca yapmalısınız bunu. İkinizin ustalığıyla yeniden değer kazanmalı her kelime. Yeniden dirilmeli duygular. Baharın gelip tabiatın uyanması gibi. Yüz yıllık uykudan uyanması gibi masal prensesinin. Uykudan uyanmalı her biri tek tek. Vefa, hoşgörü, iyilik, acıma ve aklınıza gelen her bir duygu. Bugünün sahibi olan öne çıkma arzularının, lüks yaşama emellerinin, başkalarına üstünlük kurma çabalarının, hepsinin ama hepsinin üzerine çıkmalı güzel duygular. Hiç yaşanmamış bir devir başlamalı dünyada. Yakınçağlar, uzay çağları, teknoloji çağları bir bir kapılarını kapatmalı gıcırtıyla. Duygu çağı başlamalı; sevgiyle, vefayla, utanmayla.

Güzel kalemleri olmalı insanın. Meramını güzel anlatmalı insanın. Anlatmalı ki dinlenmeye değer bulunsun. Düşünülmeye değer bulunsun. Anlaşılabilir olsun en buzlanmış kafalar tarafından bile. Güzel kalemler olmalı…

Elimdeki kalem-i vâsıtîye gelmesin kelâl

Malatya Objektif Dergisi Mayıs-Haziran Sayısı

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir