İstasyon

Hükümetin en takdir ettiğim politikaları sağlık alanlarında yaptıklarıdır. Şehirlerarası otobüslerden minibüslere kadar her yerde sigara içildiğine şahit olduktan sonra bir anda hepsinin bıçak gibi kesileceğini söyleselerdi bundan 5-6 sene önde; asla inanmazdım. Fakat bir rüyanın gerçek olması gibi bugün ülkemizin kapalı alanlarında sigara içilmiyor, içenler kınanıyor. Gençlerin sigaraya başlama yaşları daha da yükselecek, daha sağlıklı nesiller yetişecek ülkemizde. Yine de sağlıkla ilgili yapılanları yeterli bulmuyorum. Bahsedeceğim konunun dışında ama tütün tekellerinin tepkisini alma bahasına sigara fiyatları daha fazla yükseltilmeli, gençlerin tütün mamullerine ulaşma imkanları daha da kısıtlanmalı, çok radikal gelecek ama yerli üretim olmadığı için her yıl milyonlarca liranın dışarıya akmasına sebep olan bu sektörün bitirilmesi için büyük yasaklar konmalı. Ancak bu şekilde insanımızı bu illetten kurtarabiliriz.

Sağlık konusundaki tek sorun tütün değil tabi ki. Bugün sağlıksız beslenmeden, kirli havadan ve radyo dalgalarından dolayı da kanser başta olmak üzere hastalıkların arttığını ve sürekli bir artma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Devletten sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin bu konularda fikirler üretmesi, tedbirler alması gerekiyor. Sağlıksız beslenmeden, trafik kazalarından, kirlilikten başka bir zaman bahsederim. Bugün radyo dalgalarından bahsetmek istiyorum.

Tütün ilk çıktığı zamanlar sağlığa zararlı olduğu yönünde hiçbir iddia yoktu. Biliyorsunuz dünyada tütün mamullerinin yayılmasının 2-3 asırlık bir geçmişi var. İlk zamanlar insanlar belki de şifa niyetine bu zararlı otu kullandılar. Tütünün ve duman maruziyetinin zararlarının anlaşılabilmesi için birkaç yüzyılın geçmesi gerekti. Tütünün zararlı olduğunu 40-50 senedir biliyoruz.

Bugün, genç yaşlı hepimizin ellerinden düşürmediği cep telefonları ilk çıktığında zarar diye bir kelimden bahsedilmiyordu. Son zamanlarda yaygınlaşan cep telefonu kullanımı ve buna paralel olarak artan baz istasyonları akla “Acaba bunun bir zararı olabilir mi?” sorusunu getirdi ve araştırmaların başlamasına sebep oldu. Nasıl ki tütünün zararları konuşulurken, tütün kartellerinin ağzından konuşan bilim adamları piyasaya çıkıp zararlı olmadığı mesajını veriyorsa bugün de baz istasyonlarının yaydığı dalgaların zararlı olmadığını iddia edenler bulunuyor. Fakat mantık der ki bir tane cep telefonunun bile SAR değerini yani yaydığı radyasyonu hesaplıyorsak baz istasyonlarının yaydığı radyasyonu düşünmek bile istemiyorum. Mantar gibi her mahalle arasında biten bu baz istasyonlarının insan sağlığına verebileceği zararlar şunlar: Kalp hastalıkları, görme zayıflıkları, hafıza zayıflaması ve beyin tümörü, hamileler için embriyo gelişiminin durması, kadınlarda düşük riskinin artması, bağışıklık sistemi bozulmaları, duyma fonksiyonlarında bozulmalar, stres ve yorgunluk. Bunlar aynı zamanda cep telefonlarının da yoğun kullanımından dolayı oluşabilecek rahatsızlıklar. Dün tütün tekellerinin güya sağlık araştırması yapıp tütünün zararsız olduğunu duyurmaları gibi bugün de operatör şirketler böyle araştırmaları yayınlıyor ve yayınlatıyor.

Cep telefonları hayatımıza girdikten sonra çok şey değişti. Vücudumuzun adeta ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bundan yıllar sonra tütün örneğinde olduğu gibi “Ne kadar zararlıymış da farkında değilmişiz” diyeceğiz ya da belki diyecek kadar uzun yaşayamayacağız. Bu sefer aynı tuzağa düşmemek için bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının ve devletin üzerine düşen bazı görevler var. Telefon kullanımını azaltmak, baz istasyonlarının sayısını azaltmak ve mümkün mertebe uzaklaştırmak gelecek nesillerin sağlığı için atacağımız, en az sigara kullanımını azaltmak için yapılanlar kadar önemli bir adım olacaktır.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir