İnat Etme Yürü

Sabah durağa yaklaşık elli metre kala dört tane belediye otobüsünün aynı anda otobüs durağına girmesi kötü bir şaka gibi geldi zira dün üç tanesiyle aynı durumu yaşamıştım. Ben evden çıkana kadar bir yerde pusuda bekleyip ben durağa yaklaşırken basıp gidiyorlar mı acaba? Sonra da bir kamera yüzümü yakın plan çekip o anki ifademi tüm dünyaya gösteriyor olmalı. İyi bir depar atsam belki kuyruğun sonundakini yakalarım ama koşup da yetişememeyi göze alamıyorum. İkinci bir kamera yüz ifademi çekerse rezilliğim büyür. Çaresiz durağa altılıyı yatırmış bir beygir müptelası gibi ulaşıp yeni bir otobüs bekliyorum. Bu duraktan geçen beş tane hat var. Dördü gittiğine göre benim beşinciyi beklemem lazım. Yürüsem yol bir saat çeker bu da işe en az yarım saat gecikmem anlamına geliyor. Kan ter içinde kalmam da cabası. Akşam olsa kan ter içinde kalmak sorun olmaz fakat sabah saatlerinde bu kadar terleyip tüm günü böyle geçirmek de istemem. Sabah evden bir saat erken çıkmış olsam belki düşünebilirdim bu alternatifi ama vakit de çok geç. Cep telefonumdan akıllı bilet uygulamasını açıp bakıyorum benim beklediğim o bir hat acaba yakınlarda olabilir mi diye. Şanslı günüm. Otobüs birkaç dakikaya gelecek. Kafamı kaldırınca da görebiliyorum zaten. Fakat küçük bir ayrıntı var o otobüs de lebalep dolu.

Otobüs böyle doluyken en büyük sıkıntı ön cama yakın yerlerde tutunacak yerin olmaması. Bir de koridorun en stratejik yerinde kıpırdamadan duran o kulaklıklı genç kız. İki adım ilerlese ben de bir yerlere tutunacağım ama ne yazık ki bir eliyle tutunmuş bir eliyle de cep telefonunu tutmuş bir şeyler yapıyor. Vatsaplaşıyor muhakkak. Neyse ki yol üstündeki duraklarda inenler var. Yoksa yolun sonunda konserve olarak çıkacağım araçtan. O ayaktaki genç kızların hepsi birer ikişer oturuyorlar, bana da tutunacak yer kalıyor. Bu noktada bir an durmak istiyorum zira bana mantıksız geliyor. Koca koca adamlar ayakta beklerken daha yirmisini görmemiş kızlar oturuyorlar. Otobüsteki yaşlı amca ve teyzeler yaş itibariyle boşalan koltuğu fark edebilecek refleks yeterliliğini kısmen yitirmiş oldukları için onlar sırtlarını dönene kadar koltuk dolmuş oluyor. Üstelik miras kalmış malın üstüne oturmuşçasına rahat bir tavırla. Sonra yine cep telefonu, kulaklık.

İstanbul’un otobüs idaresinin adı İETT. İlk duyduğumda anlamını merak etmiştim de “İneklik Etme Taksi Tut” demek olduğunu söylemişlerdi. Sonraları “İstanbul Elektrikli Tramvay Troleybüs” gibi bir manası olduğunu, troleybüs dedikleri aletin de gümüş birlikler gibi tedavülden kalktığını öğrendim. İkisini de görmemiştim ne yazık ki.

Şimdi sabahları acaba MOTAŞ bana böyle bir mesaj mı veriyor diye düşünüyorum. Otobüse binmek için gösterdiğin çaba ayrı, otobüste tutunabilmek için gösterdiğin çaba apayrı. Otobüsler duraklara konvoylar halinde geliyorlar. Sabah benim işe gittiğim saatler, çoğunluğun işe gittiği saatler olduğu için otobüsler ağzına kadar dolu. MOTAŞ’tan bu durumlar için aldığım mesaj ise şöyle: Otobüs kullanmak için yeter inat ettiğin, Allah ayak vermiş taban vermiş, yürü.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan