İdeal Eğitim Nasıl Olmalı?

Dün öğrencilerin günde en fazla 3-4 saat çalışma ile iktifa etmeleri ve sair vakitlerini insan olmanın gereği olan faaliyetlerle geçirmeleri gerektiğini ve fakat ne yazık ki eğitim sistemimizin buna müsaade etmediğinden bahsetmiştik. Bugün eğitim sistemimizin nasıl olması gerektiği konusunda fikir yürütelim.

Eğitim sisteminin bütüncül ve sabit olması gerekmektedir. Bütüncülden kastım eğitim çağındaki tüm gençleri hedef alması sabitten kastım da her sene değişikliğe uğramaması. Bizim eğitim sistemimizin bütüncül olmayışı her zekâ seviyesi ve her maddi duruma aynı şekilde yaklaşmamasından kaynaklanıyor. Maddi durumu iyi olan öğrenciler her türlü eğitim imkânından faydalanabilirken zayıf olanların tabir yerindeyse tırnakları ile kazıyarak bir yerlere gelmeleri gerekiyor. Zengin ile fakir arasındaki imkân farklılıkları ülkemizde sosyal adaletin ve eşitliğin olmadığı anlamına geliyor. Devletin, eğitim sisteminden yavaş yavaş çekilerek yerini özel okullara bırakması bu farklılığı zaman içinde daha da derinleştirecek ve yoksul çocukları kapasiteleri ne kadar iyi olursa olsun iyi bir eğitim alma imkânından mahrum kalacak. Bu durumda dün bahsettiğimiz gibi yetenek merkezli bir yönlendirme ihtimali ortadan kalkıyor. Hâlbuki sistem zengin ya da fakir ayırt etmeksizin her çocuğa ayrı ayrı kıymet vererek onların yeteneklerini keşfetmeli ve buna göre yönlendirme yapmalı. İş kollarında çok büyük bir ara eleman açığı var. Bir genç, ileride başarısız bir fizikçi, mühendis, iktisatçı olacağına başarılı bir marangoz, teknisyen ya da tesisatçı olabilmeli. Toplum da böyle bir düzene ayak uydurarak üniversite eğitimini kutsamak yerine işini iyi bir şekilde yapanları takdir etmeli. Ne yazık ki hem yönlendirme zayıf, hem herkes çocuğunun etiketli meslek sahibi olmasını istiyor ve parası olanlar için bu kolaylaşıp olmayanlar için zorlaşıyor, hem toplum sadece üniversite eğitimini takdir edip diğer iş kollarını yok sayıyor hem de yoksul kesim kendilerine sunulan alternatiflerin dışına çıkamıyor.

Sistemin sürekli değişim halinde olması da diğer bir handikabı. Her sene yeni bir kavram eğitim sisteminin içine giriyor ve bütün bu değişiklikler yerleşik bir eğitim sisteminin olmaması, ülkemizin bir milli eğitim kültürünün olmaması gibi sonuçlar doğuruyor. Sınav sistemi, not sistemi, okullar… sürekli bir değişim halinde. Bu da kafası karışıl veliler, kafası karışık öğrenciler gibi neticeler verdiği gibi uzun vadede başarı ihtimalini de ortadan kaldırıyor. Bu sistemin içerisinde yetişen öğrencilerin derslerinde başarılı olma potasına girmeden önce bir adaptasyon sürecini de atlatmaları gerekiyor.

Netice itibariyle eğitim sistemimiz içinde bir çok aksaklığı barındırıyor. Bu aksaklıkların iki ciheti olarak saydığımız bütüncüllük ve sabitliğin olmayışı uzun vadede toplumsal huzurun azalması ve başarısızlığın artması olarak bizlere geri dönüyor. Memleketimizin huzura ve başarıya ne kadar ihtiyacının olduğu da bir başka tartışma konusu.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan