Huzursuz İnsanlar Yetişiyor

Eğitim sistemi çocukların bir yarış ortamında yetişmelerini öngörüyor. Okulun yanında dershaneler, özel dersler, özel eğitimler ve bunların ardından upuzun ders çalışma, ödev yapma süreleri. Eskiden sadece üniversite sınavına hazırlık döneminde geçerli olan yoğunluk şimdi ilkokul ve hatta okul öncesi dönemlerine kadar inmiş durumda. Bu kadar çalışma ne için? Ülkemizin ihtiyacı genç yaşlarında matematiği fiziği hatmetmiş gençler mi? Öyleyse bunlardan çok var, biz niye huzur bulmuyoruz? Başka bir sıkıntı var demektir bu.

Boş vakit verimli doldurulmadığı zaman huzursuzluğa sebep olur. İnsanlar boş vakitlerini gerçekten mutlu olacakları faaliyetlerle geçirmezlerse mutsuz olurlar. Bireylerin mutsuzluğu toplumun geneline yansır ve toplumsal huzursuzluk başlar. Çocuk yaşlardan itibaren ders çalışmaya teşvik edilen, matematiğin, fiziğin kutsiyetine inandırılan bireylerin ilerleyen yıllarda doldurulması mümkün olmayan boşluklara düşmeleri kaçınılmaz olur. Matematik ve fizik ve kimya ve Türkçe ve coğrafya ve diğerleri; sistemin dayattığı kadar mühim değil.

Velilerin ve öğrencilerin psikolojileri fena halde bozulmuş durumda. Bitmeyen bir yarış var ve bütün hayatlarını buna göre organize eden bir toplumsal sınıf oluştu. Yenen yemekten yapılan spora kadar her şeyin ders çalışma ile ilişkilendirilmesi mantıklı bir davranış mı sizce? Bence değil zira o yarış hiç bitmeyecek. Çocuğun psikolojisi de buna göre şekillendiği için her hadiseye yarış gözüyle bakacak ve velinin tasvip etmediği her netice başarısızlık olacak. Çocuğun eğiliminin ne yönde olduğunun keşfedilmediğinden bahsetmiştik daha önce. Başarılı olamayacağı alanlara yönlendirilen çocuklar ne ailelerini mutlu edebilirler ne kendileri mutlu olurlar.

Benim bakışımın temelin ‘boş vakit’ oluşturuyor. Boş vakitlerin iyi bir şekilde değerlendirilmesiyle sağlıklı bireyler yetişebilir ancak. Boş vaktin olacak ki samimi dostluklar kurabilesin, boş vaktin olacak ki uzun uzun tefekkür edebilesin. Derslerle ilintili olmayan bir ilgi alanının olabilmesi için boş vaktin olması lazım. Bir genç tarihle ya da sosyolojiyle ya da sanatla ya da fotoğrafçılıkla ya da aklıma gelmeyen herhangi bir alanla derslerine yardımcı olup olmadığı hesabını yapmadan ilgilenebilmeli. Boş vakit değerlendirme faaliyetlerini tek tek sayamayacağım burada. Gençlerin günümüzde, kısa süreli boş zamanlarını doldurmak için en rahat ulaşabildikleri araçlar ne yazık ki ekranlar. Ya ders çalışıyor ya cep telefonu ekranına bakıyor. Bu şekilde yaşamaya alışan bir insanın bir çeşit bağımlı olduğunu söyleyebiliriz. Benim bahsettiğim faaliyetler geleceğe dönük, insanın fikir hazinesini zenginleştirebileceği şeyler.

Neticede bu boş vaktin oluşması için daha önce de bahsettiğim gibi sistemin köklü bir değişikliğe uğraması gerekiyor. Yarış ortamının kalkması mümkün değil fakat yarışın şiddeti azaltılmalı, herkes kabiliyetine göre yönlendirilmeli ve en kötü israf olan insan israfı bir son bulmalı.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan