Hızlı ve Öfkeli

Kırmızı ışıkta araçlar bekliyor. Akşamüstü, işinden evine dönenler var, halen işinin peşinde olanlar var. Gezmeye çıkmış olanlar, şehirlerarası yollarda seyahat edenler var. Bir şekilde herkesin yolu bu kırmızı ışıkta kesişmiş. On-on beş tane araç dizilmiş sıraya bekliyorlar. Bazıları düz devam edecek, bazıları virajdan sola dönecek, bazıları viraja varmadan sağa dönecek. Kimisi önde bekliyor, kimisi arkada. Önde olanlar bu önde oluştan dolayı gururlu, bir o kadar da stresliler. Yanlarındakileri dikizliyorlar. “Acaba benden önce hareket edecek mi, son sürat gaza basarak beni sollayacak mı” düşüncesiyle soğuk soğuk terler döküyorlar. Üç aracın sığdığı yolun bir tane de dördüncüsü var. Viraja yaklaşınca yol genişlemiş, bir araç da bu genişlikten istifade ederek aracının burnunu sokmuş araya. Onun da hayatının en büyük sorunu önden çıkabilmek. İçinden geçiriyor: “Şimdi en önden çıkarsam kahraman olurum, hem geriden geliyorum, hem en sağa zar zor sığdım, bir de en öne geçer hepsini sollarsam tarih benim adımı altın harflerle yazacak.” Bütün araçların sürücüleri sanki tek yumurta onbeşizleri, yirmizleriymiş gibi aynı şeyleri yapıyorlar. Bir elleri vitesin üzerinde, araba zaten birinci viteste. Bir ayak debriyajda, diğer ayakla hafif hafif gaz veriyorlar. Araba birkaç santim oynuyor her gaza dokunmada, sonra geri gidiyor. Bütün kafalar aynı ahenkle üç ayrı yöne bakıp duruyor. Öncelik trafik ışığının sayacında. Sayaç geriye saydıkça heyecan arttıkça artıyor. Formula 1 pilotları bu kadar heyecan yapmıyordur. Formula 1 bu kadar stresli değildir kesinlikle. Sayaç yeşil ışığa beş saniye kaldığını gösterdiğinde; en öndeki araçlar son hızlarıyla fırlayacaklar yerlerinden. Sanki ecdat Mohaç ufkundan uçuyor:

Bizdik o kalkışın bütün aşkıyla kanatlı
Bizdik o kırmızı ışıkta ilk atılan on arabalı
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle
Canlandı o meşhur ova motor sesiyle

Der gibi bir halleri var. Kafaların döndüğü diğer iki istikametse sağ ve sol cenahlar. Rakipler ne âlemde diye yandan yandan süzüyorlar sayaca bakmadıkları zamanlarda. Sağ taraftaki araba hasbelkader kendini en önde bulmuş bir bayan sürücü. En önde çıkmak gibi bir derdi olmaz ama kimseye yol da vermez. Bu yanındakinin sorunu değil, arkadaki düşünsün. Fakat sol taraftaki aracın camları simsiyah bantla kapanmış durumda. İşte bu tehlikeli. Aracın içinde adam mı kesiyorlar, uyuşturucu mu kaçırıyorlar, çıplak mı oturuyorlar yoksa Usame Bin Ladin’i gezmeye mi çıkarmışlar belli değil. Hayır, hayır tehlike bunlardan hiçbiri değil yanındaki sürücü için. Esas tehlike aniden gaza basıp önden çıkması. Bunu düşünen yandaki sürücü tekrar sayaca dönüyor aniden. Beş değil de altı saniye önce çıkarım diye veriyor kararını. Arkadakilerin ruh durumu biraz daha karışık. Bir sıra arkada kendine yer bulabilmiş olan sürücüleri daha büyük stresler bekliyor. Öndekilerle aralarındaki en büyük fark, bir ellerinin de aracın kornasının üzerinde olması. Yeşil yanmaya yakın hasbelkader biraz gecikecek olursa öndeki, kornaya yüklenecekler. Öndeki hızlanıp kendilerine yol verene kadar kornaya basıp, selektör yapıp taciz edecekler. Bunla da kalmayacak tabi ki. Bir yolunu bulup onlar da uçmak istiyorlar bilinmez ufuklara doğru. Bu birkaç saniye içerisinde bir yolu olsa da bu insanların kafalarının içine girilse bütün düşünce dünyalarının, hayat felsefelerinin, akıllarında olan her şeyin öndekini geçmek olduğu görülecek. Yeşil yanınca son sürat gaza basılacak, bir boşluk bulmak için dua edilecek, bulunursa muzaffer bir komutan edasile en öne geçilecek ve bayrağı kapmak isteyenlerle savaşılacak. Öndeki araç sola dönmek için yavaşlamışsa mecburen yavaşlanacak ve kornaya basılacak. Çünkü önde olan aracın vazifesi bir an önce sağa çekilip arkadakine yol vermek olmalı. En öne geçilmezse de küfürler dökülecek muhayyilenin derinlerinden fakat mücadele bırakılmayacak, yine sürat, yine sürat.

Bir tane aracın içinde bir çocuk var. Yüzünü cama yaslamış bu yarışmayı izliyor merakla. Acaba nerede son bulacak diye. Başlama noktası burası olan bu yarışın bitiş noktasında muhakkak şampanyalar patlayacak, kupalar verilecek, madalyalar takılacak sıralamaya girenlere. Hayal kırıklığına uğraması çok zamanını almayacak ne yazık ki. Çok uzakta değil, bir kavşak sonra sona erecek bu yarış. Arabalar son sürat yerlerinde fırlayacaklar, kornalar selektörler havalarda uçuşacak. Bir anda araçlar 80-90-100 kilometrelik ve hatta daha da yüksek hızlara çıkacaklar. Aradan daha bir dakika geçmeden diğer kavşağa varmış olacaklar. Ne ödül, ne madalya, ne de bunca gayreti takdir edecek bir kimse. Kavşakta yine kırmızı yanıyor olacak, yine beklenecek, yine aynı araçlar, yine aynı bekleyiş, yine aynı heyecan. Bekleme yerlerinde bir iki değişiklik olmuş olacak, bir iki araç kafileye eklenmiş, bir iki araç ayrılmış olacak. Değişen sadece bu. Değişmeyense bu yarışın her gün, her kavşakta, hep aynı şekilde cereyan ediyor oluşu ve sonsuza kadar sürecekmiş gibi durması.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir