Her Şey Biz Yaşarken Oldu

Dört kardeşin bir araya gelerek intihar etmeye karar vermesi çok büyük bir insanlık trajedisidir. Bu trajedinin bizim ülkemizde yaşanmış olması da düşündürücüdür. Aynı havayı soluduğumuz, aynı dili konuştuğumuz, aynı şeylere sevinip üzüldüğümüzü varsaydığımız insanların hayata küsüp hayatı terk etme kararı vermeleri ve bu kararı maddi sebeplerle almış olmaları ülkemizin durumu açısından düşünülmesi gereken bir konudur. Bu trajedinin yaşanmış olması benzeri şartlarda yaşayan bir nicelerinin de olabileceği manasına gelmektedir. Böylesi hadiseler benzeri şekilde davranmak isteyebilecekleri yüreklendirmesi hasebiyle dikkat etmeye değer hadiselerdir. Bizler açısından da çevremizi gözlemlememiz, ihtiyaç sahiplerini tespit etmemiz ve bunlara destek olmamız sonucunu doğurmaktadır.

Şairin dediği gibi, her şey biz yaşarken oldu. Biz aynı gündelik telaşlarımızla boğuşurken, siyasetle, futbolla, magazinle kendimizi zehirlerken hemen yanı başımızda oldu. Hangi sebebe bağlı olduğu bilinmese de o sebebin bileşenleri tahmin edilebilir. Dört tane kardeş bir araya geldiler. Ruh halleri çok sağlıklı değildi ya da uzun yıllar süren hayat mücadelesi yüzünden sağlıksız bir hale gelmişti. Oturup bir durum tahlili yaptılar. Kardeşlerden birisi bile kalkıp bir espri yapıp ortamın katılığını yumuşatamadı. Olayı bu kadar üzücü yapan ayrıntı dört kişiden birinin dahi karşı duramayışı oldu. İntihar haberleri yeni değil, her zaman yaşanıyor fakat toplu bir intihar büyük bir umutsuzluğa işaret etmesi yönüyle dört kat değil dört yüz kat üzücü.

Dört kardeşin intihar kararı aldıktan sonra bu işin planlamasını yapması da ayrı bir soru işareti. Planlanan saate kadar hiç birisi vazgeçmedi ve diğerlerini vazgeçirmeye çalışmadı. Hayat o kadar anlamsız ve ümitsiz bir haldeydi ki, yaşamaya devam etmek için herhangi bir sebep bulamıyorlardı. Buradaki kritik kelime umut. Umutların tükendiği bir noktaya, yaş ortalaması 50 olan dört tane insan nasıl gelir? Bu ülkede umut o kadar mı az? Bu ülkede umutlar bölüştürüldüğünde bu dört canı hayata tutunduracak kadar da mı umut düşmüyor? Faturalar, krediler, borçlar nasıl bir sarmaldır ki hayattan toplu halde vazgeçmeye kadar itebiliyor insanları. Kardeş olan dört insanın birbirlerine duydukları şefkat duygusu dahi yaşamdansa ölümü tercih ediyor? Umutlar nasıl bu kadar kolay tükeniyor?

Sevgili dostlar. Lütfen kimse intiharın günah olması yönüyle olaya bakarak bana nasihat etmesin. İntihar etmiş insanları suçlamak benim vicdanıma sığmıyor, sizinkine de sığmasın. Zaten burada bu olayın bizlere bakan yönüne dikkat çekmek istiyorum. Burada sorumluluğun önemli bir kısmı da bize ait zaten. Etrafındaki insanlardan habersiz, kendi bencil dünyası ve rahatı için çalışıp dünyada başkası yokmuş gibi davrananlara ait. Yoksulu araştırmayan, gözetmeyene ait. Akrabasının, ahbabının hatırını sormayan, ihtiyacı var mı yok mu bilmeyene ait. Maddi olarak bir şey yapamasa da kalbinde taşıdığı bir damla umudu başkasına aşılamayana, aşılayamayana ait. İdarecisine, kamu görevlisine, siyasisine, akrabasına, dostuna, komşusuna, vatandaşına, hemşerisine ait. Bu yazıyı yazdım ki bu sözler burada dursun, bu olay unutulmasın, kimsenin olmasa da benim dikkatim biraz daha artsın çevreme karşın vesselam.

08.11.2019 tarihinde Malatya Net Haber gazetesinde ve www.malatyanethaber.com.tr web sayfasında yayınlanmıştır. Link.

Olayla ilgili bazı haberler

link1

link2

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir