Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens [Yuval Noah Harari]

  • 70 bin yıl önce Homo Sapiens hala Afrika’nın bir köşesinde kendi işiyle meşgul olan önemsiz bir hayvandı. İlerleyen bin yıllarda kendisini tüm gezegenin efendisi ve ekosistemin baş belasına çevirecek dönüşümü gerçekleştirdi. Bugün ise bir tanrı haline gelmenin, sadece ebedi gençliğin değil, yaratmak ve yok etmek gibi ilahi becerileri de ele geçirmenin arifesinde.
  • Ne istediğini bilmeyen tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
  • Dik bir duruş daha dar kalçalar demekti ve bu da doğum kanalını daraltıyordu, üstelik aynı anda bebeklerin de beyni giderek büyüyordu. Doğumda ölüm, dişi insanlar için ciddi bir sorun haline geldi. Bebeklerin kafası ve beyni daha küçük olduğundan, erken doğum yapan kadınlar daha çok hayatta kaldılar ve daha çok çocuk sahibi oldular; doğal seçilim bu şekilde erken doğumlara hayatta kalma şansı verdi. Elbette böylelikle diğer hayvanlara kıyasla insanlar, pek çok hayati öneme sahip sistemleri henüz tam olarak gelişmemişken erken doğar hale geldiler… Bu durum insanlığın olağanüstü sosyal becerilerine ve kendine özgü toplumsal problemlerine ciddi katkı yapmıştır. Yalnız yaşayan anneler, eteklerinde yardıma muhtaç çocuklarıyla kendileri ve yavruları için gıda ararken çok zorluk yaşamıştır. Bir çocuk büyütmek, ailenin diğer üyelerinden ve komşulardan sürekli yardım almayı gerektirir, bu yüzden bir insanı büyütmek için tüm kabileye ihtiyaç vardır. Evrim böylelikle, güçlü sosyal  bağlar kurabilenleri desteklemiştir. Buna ek olarak, insanlar az gelişmiş olarak doğduklarından diğer tüm hayvanlardan daha çok eğitilebilir ve daha çok sosyal ilişki kurabilirler.
  • Bilişsel Devrim’den bu yana, Sapiens böyle bir günlük ikilikle yaşıyor. Bir tarafta nehirlerin, aslanların ve ağaçların nesnel gerçekliği, öte yanda milletlerin ve şirketlerin hayali gerçekliği. Zaman geçtikçe hayali gerçeklik daha da güçlendi; öyle ki bugün nehirlerin, aslanların ve ağaçların yaşamı hayali varlıklar olan tanrılar, milletler ve şirketlerin insafına kalmış durumda.
  • Kurgu yaratma becerisi olmadan Neandertaller büyük gruplar alinde etkili bir şekilde işbirliği yapamıyorlar, hızlı bir şekilde değişen zorluklar karşısında sosyal davranışlarını da değiştiremiyorlardı.
  • Bugün çok katlı apartmanlarda ağzına kadar dolu buzdolaplarıyla yaşıyor olabiliriz, ama DNA’mız hala savanda yaşadığımızı zannediyor.
  • Avcı toplayıcılık devrinden beri insan beyninin küçüldüğüne dair kanıtlar var. O dönemde hayatta kalabilmek, herkesin muhteşem becerilere sahip olmasını gerektirirdi. Tarım ve sanayi ortaya çıkınca, insanlar hayatta kalabilmek için giderek diğer insanların becerilerine daha çok güvendiler ve “embesiller için yeni fırsatlar” ortaya çıktı. Üretim bandında çalışan bir işçi olarak sıradışı olmayan genlerinizle hayatta kalabilir ve bunları bir sonraki nesle aktarabilirsiniz.
  • Tarım Devrimi insanlığın elindeki toplam gıda miktarını kesin olarak artıdı ancak daha iyi bir beslenme veya daha çok keyifli zaman yaratmadı. Daha ziyade nüfus patlamasına yol açarak şımarık seçkinler yarattı. Ortalama çiftçi ortalama avcı toplayıcıdan daha fazla çalışarak karşılığında daha kötü besinlere sahip oldu. Tarım Devrimi tarihin en büyük aldatmacasıdır.
  • 10 bin yıl önce buğday sadece Ortadoğu’nun bazı bölgelerine sıkışmış yabani bir ottu.
  • …zaman geçtikçe insanların daha fazla taşınmaz eşyası olmuştu ve bunlar da insanları yaşadığı yere bağlıyordu.
  • Tarım Devrimi ile birlikte insanlık “Gelecek Kaygısı” ile tanışıyor.
  • Her yerde ortaya çıkan yöneticiler ve seçkinler, köylülerin emeğiyle ürettiği fazla gıdayla beslenip, çiftçileri de zar zor hayatta kalabildikleri bir yaşama mahkum ettiler. El konan bu yiyecekler siyaseti, savaşları, sanatı ve felsefeyi canlandırdı. İnsanlar sarayla, kaleler, anıtlar ve tapınaklar inşa ettiler. Geç modern çağa kadar insanların yüzde 90’ından fazlası, her sabah erken kalkıp ter içinde kalana dek çalışan köylüler olarak yaşıyorlardı. Ürettikleri fazla gıda, tarih kitaplarını dolduran küçük bir seçkin azınlığı doyuruyordu: krallar, bürokratlar, askerler, rahipler, sanatçılar ve filozoflar. Tarih çok az insanın “yaptığı” geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovaları taşıdığı bir şeydir.
  • Tarım Devrimi’ni izleyen ve şehirlerin, krallıkların ve imparatorlukların ortaya çıkışına tanıklık eden birkaç bin yıllık kısa süre, kitlesel işbirliğini sağlayan bir içgüdünün evrimleşmesi için yeterli değildi.
  • Amerikan Doları, insan hakları ve Amerika Birleşik Devletleri de milyonlarca insanın ortak hayal gücünde yaşamaktadır, ve hiçbir birey onların varlığını tehdit edemez. Eğer ben dolara, insan haklarına veya ABD’ye inanmayı bırakırsam bir etkisi olmaz.
  • Modern Batılılılar ırk hiyerarşisi fikriyle dalga geçmek üzere eğitilirler. Siyahilerin ve beyazların mahallesinde yaşamın beyazların okullarında okumasına veya beyazların hastanesinde tedavi görmesini engelleyen yasalar onları şoke eder. Ancak zenginlerin diğerlerinden ayrı ve daha lüks mahallelerde yaşamalarını ve yine ayrı ve prestijli okullarda okumalarını ve diğerlerinden farklı olarak daha iyi donatılmış hastanelerde tedavi görmelerini öngören zengin fakir arasındaki hiyerarşi ise pek çok Amerikalı ve Avrupalıya gayet normal gelmektedir. Oysa pek çok zengin insanın zengin bir ailede doğduğu için zengin olduğu ve pek çok fakirin de fakir bir ailede doğduğu için hayat boyu fakir kalacağı kanıtlanmış bir olgudur.
  • Erkeklerin ve kadınların rollerini, haklarını ve görevlerini biyolojiden ziyade mitler belirlediğinden erkeklik ve kadınlık kavramları bir toplumdan öbürüne çok ciddi ölçülerde değişiklik gösterir.
  • Dini inançlar konusunda anlaşamayan Hıristiyanlar ve Müslümanlar paraya inançta anlaşıyordu. Çünkü din bir şeye inanmamızı isterken para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
  • Birkaç aptal Sapiens’in tanrıları kızdırması sebebiyle korkunç bir sel milyarlarca karınca, çekirge, kaplumbağa, antilop, zürafa ve fili telef edebilir. Çok tanrıcılık böylelikle sadece tanrıların değil insanların da statüsünü yükseltti.
  • İsa’nın çarmıha gerilmesinden Konstantin’in Hıristiyan olmasına kadar geçen 300 yılda Roma imparatorları Hristiyanlara sadece 4 kez saldırı düzenlendiler. Hatta bazı yerel yöneticilerin kışkırtmasıyla meydana gelen Hıristiyanlık karşıtı şiddet olaylarının kurbanlarının sayısının birkaç binden fazla olmadığını görürüz. Buna karşın daha sonraki 1500 yılda Hıristiyanlar bu sevgi ve şefkat dininin farklı yorumları yüzünden milyonlarca başka Hristiyan’ı öldürmüştü.
  • Hıristiyan azizleri sadece çok eski çok tanrılı dönemin tanrılarını temsil etmiyordu, bunlar aslında çoğunlukla aynı eski tanrıların maskelenmiş halleriydi. Örneğin Kelt İrlanda’nın Hıristiyanlıktan önceki baş tanrıçası Brigid, İrlanda Hıristiyan olunca Brigid de vaftiz edildi ve Azize Brigit’e, günümüzde hala Katolik İrlanda’da en çok kutsanan azizeye dönmüştü.
  • Oysa insanların çelişkili şeylere aynı anda inanabilme kapasitesi muazzamdır.
  • Aslında bağdaştırmacılık tek başına dünyanın en büyük dini sayılabilir.
  • …kültürler tesadüfen ortaya çıkan ve ortaya çıktıktan sonra etkilenen herkesten faydalanan zihinsel parazitlerdir.
  • Fakirlik, hastalık, savaşlar, kıtlık, yaşlılık ve ölüm insanlığın kaderi değildi, sadece cehaletimizin ürünleriydi.
  • Tazmanya’nın yerlileriniyse daha da kötü bir felaket bekliyordu. Muazzam bir yalıtılmışlık içinde 10 bin yıl boyunca hayatta kalan bu insanlar Cook’un adaya varışından sonraki 100 yıl içinde son adam kadın ve çocuğa varana dek tamamen yok edildiler. Avrupalı yerleşimciler yerlileri önce adanın zengin bölgelerinden uzaklaştırdılar sonra da kalan yabani arazileri bile ele geçirip yerlileri sistematik olarak avlayarak öldürdüler. Hayatta kalan çok az sayıda insan da dini bir toplama kampına doluşturdular. Burada iyi niyetli ve açık görüşlü olmayan misyonerler onları modern dünyanın anlayışı doğrultusunda eğitmeye çalıştı. Tazmanyalılar okumaya ve yazmaya, Hırsitiyanlığı öğrenmeye, elbise dikmek ve çiftçilik gibi pek çok üretken beceri edinmeye zorlandılar; ama hepsine direndiler. Daha da melankolik hale bürünerek çocuk sahibi olmayı bıraktılar, hayata ilgileri tükendi, nihayet bilim ve ilerlemeye dayalı modern dünyadan tek kaçış yolunu seçtiler; ölüm.
  • Bilimsel Devrim ve modern emperyalizm birbirinden ayrılamaz şeylerdi.
  • Bugün tüm insanlar itiraf etmek istemeseler bile; giyim kuşamda, düşüncede, zevkte Avrupalıdır. Söylemde çok katı Avrupa karşıtı olabilirler ama gezegendeki neredeyse herkes siyaset, tıp, savaş ve ekonomiyi  Avrupa’nın gözlerinden görüyor…
  • Avrupalılar belirli bir teknolojik üstünlükleri olmadığı sıralarda bile, bilimsel ve kapitalist zihniyetle düşünmeye ve davranmaya alışmışlardı. Teknoloji bolluğu ortaya çıktığında bunun hasadını herkesten daha iyi Avrupalılar toplayabildi.
  • Yaşamına emperyal genişlemeye hizmetkarlık yaparak başlamamış ve keşiflerinin, koleksiyonlarının, binalarının, ödeneklerinin büyük bölümünü subaylara, donanma kaptanlarına ve emperyal yöneticilere borçlu olmayan çok az bilim dalı vardır… Hem bilimin hem de imparatorlukların olağanüstü yükselişinin arkasında özellikle önemli bir güç daha vardır: kapitalizm. Daha fazla para kazanmak için uğraşan işadamları olmasaydı, ne Kolomb Amerika’ya ne James Cook Avustralya’ya ulaşır ne de Neil Armstrong Ay’ın yüzeyindeki o küçük adımı atabilirdi.
Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir