Hayrullah Efendi Tarihi VI

Hayrullah Efendi Tarihi’nin altıncı cildi ile seriyi bitiriyorum. Bundan başka bir yedinci cildin de var olduğunu internetten öğrendim fakat elimde bu cilt bulunmuyor. Daha önce anlatmıştım sanırım, 2007 yılında Adana’da bir sahafta bulup birincisi hariç beş cildi almış, yıllar sonra internetten birinci cildi de bularak satın almıştım. Hayrullah Efendi’nin 1853-1865 yılları arasında kaleme almış olduğu bu tarih, Osmanlı tarih yazıcılığı açısından farklı bir tarzla yazıldığı için önem taşıyor. Hayrullah Efendi, olayların üzerinden uzun bir zaman geçtiği ve yaşadığı dönemde hür düşüncenin biraz daha önem kazandığı için tarihini daha özgürce kaleme almış. Her dönemi, dünyanın diğer yerlerindeki durumu da inceleyerek okuyucuya karşılaştırma yapma imkânı da sunmuş.

Son Havadis Yayınları’nın günümüzden elli yıl kadar önce yapmış olduğu bu kültür hizmetinden bahsetmemek olmaz. Hayrullah Efendi’nin on beş bölüm olarak yazmış olduğu bu eseri yedi cilde toplayarak okuyucunun istifadesine sunmuşlar. Yayına hazırlığı da Zuhuri Danışman yapmış. Naima Tarihi ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin bir kısmını gençliğimde yine Zuhuri Danışman editörlüğündeki nüshalarından okumuştum.

Hayrullah Efendi Tarihi’nin altıncı cildi Yavuz Sultan Selim’in İran seferi ile başlıyor. Hayrullah Efendi, padişahtan bahsederken çok da sansüre girmemiş. Divanda padişahın aniden hançerini çekip birilerini öldürdüğünü, sinirlendiği zaman kılıcını çekip önüne gelenin kellesini uçurduğunu sansürlemeden anlatmış.

“Padişahın bazı sözlerden fal etmek, sabahleyin ilk işitilen söze mana vermek, rüya ile olayları tatbik etmek gibi evhamlarla uğraşmak merakı vardı.”

Mısır seferi sırasında hazineye para lazım olur ve defterdarlardan birisi ölmüş olan Çerkez emirlerinden birinin malına el koyup altınlarını harcamayı tavsiye eder. Malum, Mısır’daki karşı taraf Çerkezlerdir. Padişah, küçük çocuğu olan adamın malına el konmasına razı gelmez ve şöyle der: “Müteveffaya rahmet, malına bereket, oğluna ömür ve devlet, gammaza lanet!”

Yavuz’un vefatı ile orijinal tarihin onuncu kısmı sona erer ve Kanuni dönemi başlar. Kanuni’nin ilk fethi Belgrad olmuş. Fatih’in yarım bıraktığı işi tamamlamış. Yirmi bin Belgradlıyı getirip İstanbul’a yerleştirmiş. Bugünkü Belgrad ormanı sanırım bu yerleşim yerlerine yakınlıktan dolayı böyle adlandırılmış. Yine Fatih’in yarım bıraktığı Rodos fethi de Kanuni’ye nasip olmuş.

Kanuni dönemi malum, uzun bir dönem. Her ayrıntıyı buraya aktaramam. Dikkatimi çeken bazı hususlardan bahsedeyim. Bir ara İstanbul’da bir ev basılarak insanlar katlediliyor, ev yağmalanıyor. Suçlular bulunamayınca padişah emrediyor ve İstanbul’da ne kadar serseri varsa çarşılarda astırılıyor. Sekiz yüz kişi. Neye göre serseri addedildiler, nasıl tespit edildiler acaba? Ayrıntıya girilmemiş.

Kanuni, malum, iki tane ani kararıyla tanınıyor. Normalde halim-selim bir insan olan, anlamadan dinlemeden hareket etmeyen adam Sadrazamı İbrahim Paşa ile oğlu Şehzade Mustafa’yı sorgusuz sualsiz katlettirmiş. Sonradan da ikisinden de pişman olmuş ama öfkeyle kalkanın sonu malum. İbrahim Paşa için şiir yazmış bir de

Kalbimi azar azar İbrahim

Yakdın amma ki ıztırari değil

Beni bir ateşe bıraktın kim

Nar-ı Nemrud anın Şerarı değil

“Padişahın sefere gitmediği zaman yoktu. Kendisi Mohaç’da iken serdarları Yemen ellerinde zafer kazanırdı. Doğuda ülkeler fethederken kumandanları batı denizlerinde galibiyetler elde ederlerdi.”

 Kanuni’nin vefatından sonra 2. Selim dönemi başlar. 2. Selim aslında saltanata talip bile değildir. Şehzade Bayezid, Rüstem Paşa’nın hileleriyle kendi kendine bir taht kavgasına girişince korkmuş ve İran’a sığınmış, burada da katledilmiştir. Selim’in dönemi ise Sokollu Mehmet Paşa’nın idaresinde geçmiştir.

Selim’in kısa saltanatından sonra 3. Murat dönemi başlamıştır. 3. Murat’a birisi “Saray’dan çıkma, geri dönemezsin” dediği için saraydan pek öyle kafasını çıkaran birisi değilmiş. Bu da eğlence düşkünü birisi olduğu için devlet işleriyle pek fazla alakadar olmamış. Hayrullah Efendi, rüşvetin, torpilin, adam kayırmacılığın bu dönemin icadı olduğunu söylese de iyimser bir yorum olduğunu düşünüyorum.

Hayrullah Efendi Tarihi’nin altıncı cildi 224 sayfa. Zuhuri Danışman yayına hazırlamış, Son Havadis Yayınları basmış. 1972 senesinde tarihlenmiş.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir