Hava Durumu

Türkiye’de şehirlerin bir kıdem sıralaması var. Sıralama şu şekilde gerçekleşiyor: İstanbul ve diğer iller. Bir haber izlediğiniz zaman televizyonlar sanki İstanbul’un yerel kanallarıymış gibi hissediyorsunuz. İstanbul’un trafiği, ulaşımı, hava durumu haberlerin önemli bir kısmını işgal ediyor. Geri kalan seksen vilayetin belki bazen Ankara istisna olmak üzere pek fazla kıymet-i harbiyesi yok. Ancak bir deprem olacak, sel olacak ki bir miktar yer olsun diğer şehirlere de. İstanbul’a kar mı yağdı? Sanki bütün ülkede kıyamet kopmuş gibi bir hava oluşuyor. İstanbul’un dışında hava günlük güneşlik dahi olsa önemli değil. Ya da tam tersi; İstanbul’da hava iyi fakat buralarda köy yolları ulaşıma kapanmış. Mesele değil, kapansın. Aman İstanbul’da her şey yolunda olsun. İstanbul’un suyunu sağlayan barajların doluluk oranları, İstanbul büyük şehir belediyesinin çalışmaları, E-5’ten köprülere kadar trafik akışı biz taşralıların istemeden öğrendikleri günlük hadiseler.

Biraz para kazanan İstanbul’un yolunu tutar. Eğitimin iyisi İstanbul’dadır. Mevla’yı ya da belayı bulmak isteyen için ilk adres İstanbul’dur. Malatya’da iseniz ülkenin mühim olmayan çoğunluğunun içindesiniz demektir. Biraz para kazanmışsanız hemen size adres göstermeye başlarlar, ne işin var burada? Biraz eğitiminiz iyiyse adresiniz aynıdır. Ne yapmaya bekliyorsun burada? Taşı toprağı altından bir şehrimiz varken Malatya’da olmak ne kadar mantıksız değil mi?

Bu aşağılık kompleksine öyle feci girmiş durumdayız ki bilincimizin üstü de altı da baskı altında. Küçük şehirdeyiz, taşradayız, önemsiziz. Burası büyümez, buraya yatırım yapılmaz, buradan bir şey olmaz havasındayız. Dayatılanı kayıtsız şartsız kabul ediyoruz. Medya kuruluşları her alanda zihinlerimizi kurguladığı gibi kendimizi önemsememe açısından da bizi kurgulamışlar.

Burası Malatya. Binlerce yıllık bir tarihe ve kültüre sahip bir coğrafya. İstanbul daha inşa edilmemişken Malatya vardı. İstanbul daha İslam’la müşerref olmamışken burası Anadolu’nun en büyük camisine sahipti. Türkler Anadolu’ya Malatya’dan girdiler. Kılıçarslan haçlı ordularının saldırılarını Malatya surlarının önünde haber aldı. Niyazi Mısri’den Mevlana Celaleddin’e; Özal’dan İnönü’ye kadar (rivayetlere göre Atatürk de dahil) nice insanı yetiştiren bu şehir Türkiye’nin değilse de dünyanın başkentidir Malatyalıların gözünde. İstanbul, Ankara, İzmir… Bunlar tabi ki büyük ve önemli şehirler fakat benim gözümde Malatya; Edirnelinin gözünde Edirne, Muşlunun gözünde Muş, Mersinlinin gözünde Mersin, Nasreddin Hoca’nın gözünde eşeğinin ayağını bastığı yerdir dünyanın merkezi. İnanmayan ölçsün.

Bu aşağılık kompleksini sevmiyorum. Bir gazeteyi açıp üç-beş vilayetin hava durumunu, üç-beş vilayetin namaz vakitlerini görüp de kendi memleketimi görmemeyi sevmiyorum. Bu küçük görülmeye tahammül edemiyorum. Ulusal medyayı takip etmeme sebeplerimin başında manipülatif yapıları yatarken ikinci sırada da bu önemsememe geliyor. Bu yüzden yerel basının daha güçlü, daha etkin, daha fazla takip edilir olmasını istiyorum. Yıllardır Ahmet Keskin’in bin bir meşakkatle sürdürdüğü bu NetHaber mücadelesine karınca kararınca destek olmaya çalışmamın sebebi de budur. Ümit ettiğim zaman içerisinde okuyucuların, izleyicilerin bu haber kanalları ve gazetelere olan teveccühlerini azaltıp yerel kanal ve gazetelere daha fazla önem vermeleridir.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir