Hapishanenin Doğuşu [Michel Foucault]

Ben bu Michel Foucault’yu sevmedim. İnsanlığın bu kadar işkencelerden geçmiş olduğunu bilmek istemiyordum. Halen de bilmek istemiyorum. Dört ana bölümden oluşan Hapishanenin Doğuşu (Azap, Ceza, Disiplin, Hapishane) ilk bölümden itibaren beni rahatsız etti. Kitabın ilk bölümü olan Azap’ta krala suikast yapmaya yeltenen bir adama verilen ceza anlatılmış.  Bu cezalandırma kısımları cidden rahatsız edici. İnsanların gözlerinin önünde yapılan, halk için hem seyir nesnesi hem de gözdağı olan işkence yoğunluğu fazla idam törenleri anlatılmış. Verilen cezanın esas amacı azap vermek. Bedeni azap içinde kıvrandırmak, ölümü yüzlerce defa yaşatmak. Suç ne kadar büyükse vahşet de o kadar fazla. Zaman içerisinde bu vahşetin geri tepmelerinin olduğunu fark ediyor iktidar. İktidar kitabın ana konusu bir yerde. İktidarın varlığını sürdürebilmek için girdiği kılıklardan “hakim” olanı. İdare eden gücün tek bir amacı vardır o da varlığını sürdürmek. Gerisi sadece söylemden ibarettir ve gerçeklerle alakası yoktur. İktidar her zaman adaletin tesisi gibi onurlu bir mücadelenin içerisinde olacağını söyler ki yalanın daniskasıdır. Adaletin şaşmaz bir dikkatle yerine getirildiği, eşit suça eşit cezanın verildiği bir toplumda iktidara gerek var mıdır? Tabi ki hayır. Dolayısı ile iktidar adaletin kurulmasını istemez zira iktidar dediğimiz mekanizma kan ve korkuyla beslenmektedir. Binlerce yıl öncesinin ataerkil kabile topluluklarında lider durumda olan baba nasıl iktidarın sahibiyse daha sonraki yıllarda iktidara sahip olanlar hep adalet ve koruma vaad ederek insanları köleleri haline getirdiler ve şimdi maskesi değişmiş de olsa aynı adam, aynı iktidar varlığını sürdürmek için çeşitli silahları kullanmaya devam ediyor. Tek tip insanlar meydana gelsin istiyor, farklı düşünenler olmasın, iktidarı tehdit etme potansiyeli asla oluşmasın. Böyle bir ihtimal ortaya doğunca da hemen farklı düşüneni torna tezgâhına yerleştiriyor. Kuşa benzeyene kadar da işleme devam ediyor.

Michel Foucault’un kitabı İmge Kitabevi tarafından basılmış, 445 sayfa. Çeviren Mehmet Ali Kılıçbay.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir