“Haksız mıyım?” Faşistleri

Faşist listeme “haklılık faşistleri” ile devam etmek istiyorum. Bunların hayatlarının amacı haklı olduklarını ispat etmektir. Her konuda kendilerinin ne kadar haklı olduğunu duymak isterler bu yüzden de sürekli haklılıklarını anlatırlar. Haklar ve haklılıkların dünya hayatında ne kadar müphem olduğu hususunda bir tanecik bile bilgi kırıntısına sahip olmadıkları için “haklıyım da haklıyım” diye konuşur dururlar. Guguklu saatler gibi benzetmesi yapardım bunlar için fakat guguklu saatlerde kuş saat başı çıkıp guguk derken, bunların saati dakikası yoktur. Her yakaladıklarına her an haklılıklarını anlatır ve tatmin olurlar. Dayattıkları şey daha önceki örneklerimdeki gibi fikirler olmaz, daha ziyade kendi hayat hikâyelerinin önemsiz ayrıntılarındaki kendi rolleridir. Haksız mıyım?

Haklısın kardeş haklısın. Haksız olsan bile haklısın. Düş yakamdan başka bir şey istemiyorum. Dayattığın şeyin siyaset, din, felsefe filan olmasını tercih ederdim fakat ne yazık ki senin ikili ilişkilerinle ilgili bir mesele üzerine konuşup duruyoruz saatlerdir. İnsanlığın yarınıyla ilgili bende merak uyandıracak bir şeyden bahsetmiyoruz. Bir konu hakkında karşılıklı konuşarak ikimiz için de faydası olacak bir çıktıya ulaşmayı amaçlamıyoruz. Sanattan, tarihten, felsefeden bahsetmiyoruz. Senin, bir olaydan etkileniş biçiminden bahsediyoruz ve seninle birlikte yok olup gidecek, yeryüzünde zerrece ağırlığı olmayan bir hadise bu.

Bu türlü, sürekli haklılıklarından bahseden insanların sizden yegâne beklentileri kendilerini tasdik etmenizdir. Allah selamet versin, tek kanallı televizyon zamanındaki “evet-hayır” yarışmasında Erkan Yolaç’ın katılımcıdan beklentisi kafasını “emme basma tulumba” gibi sallamamasıydı. Bizim haklılık faşistininse tek beklentisi kafanızı emme basma tulumba gibi sallamanız. Evet, doğru, haklısın, yerden göğe kadar haklısın, ruyi zeminden arşı alaya kadar haklısın, yerkürenin çekirdeğinden uzayın derinliklerine kadar haklısın…

Bazen incir çekirdeğini bile doldurmayacak kadar basit bir mevzu, bazen kendi hayatlarındaki önemli bir dönüm noktası, bazen gerçekten yaşanmış bir haksızlık, bazen kendi haksızlıklarını sizin vasıtanızla temize çıkarma arayışı. Mevzulardaki çeşitliliği siz kafanızdan artırın. Şehrin en merkezi yerindeki bir arazisi haksız yere elinden alınmış bir insan da size haklılığından bahsedebilir, büyük bir hırsızlık yahut cinayet işlemiş birisi de. Gerçekten haklı da olabilir haksız da. Gerçekten hayatını çok etkilemiş bir mevzu da olabilir tam tersi, başkasına yaptığı bir haksızlık da. Kaçırdıkları nokta, hayatın devam ettiğidir. Binlerce kişiye de dayatsalar o meseleyi, yüz binlere de tasdik ettirseler haklılıklarını, olan olmuştur. Zamanı, geçmişteki bir olayda dondurmak aslında hayatı hiç yaşamamaktır. Bir noktada takılıp kalanlar, hayat deneyimlerini zerre kadar zenginleştiremeden göçüp giderler bu dünyadan.

Dayattıkları mevzu açısından zararsız görünen bu faşistler zamanınızı boşa harcamakla size kötülük yapmaktadırlar. Bir haksızlığı ya da hukuksuzluğu temize çıkarma amacı güdenleri bir kenara ayırırsak, kendilerine de zarar veriyordur bunlar. Hayatı yaşamadıkları gibi, sizin yaşamınızda tuttukları yere göre sizin hayatınıza da sirayet etmektedirler. Eş, dost, aileden biriyse bu haklılık faşisti, sizin hayatınızda daha çok yer işgal ederek haklılık konusu olan o mevzunun içine çekerler sizi. Olayın bir diğer boyutu da sizin (ya da benim) bu haklılık faşistlerinden biri olup olmadığımızdır. Belki bizler de gündelik hayatımızda birilerini karşımıza alıp hayatımızdaki belli bir mesele etrafında haklılığımızı dayatıyor ve onları haklılığımızı tasdik etmeye zorluyoruzdur. Rabbim hem bu türlü faşistlerin maruziyetinden bizi muhafaza buyursun hem de bu güruha dâhil olmaktan. Eğer böyleysek de bu yoldan dönme feraseti nasip etsin.

27 Şubat Net Haber yazım.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir