Güzellik

Elektronik aletler satan mağazanın fotoğraf makineleri bölümünde iki genç kız birbirlerinin fotoğrafını çekiyor. Fotoğrafı çekilen kız gözlerini kısmış, kafasını hafif yana yatırmış, otuz iki dişini göstererek artık kendisi için klasikleşmiş olan bir pozu veriyor. Hazır giyim firmasının katalog çekimlerindeymiş gibi bir hali var. Bu pozu sürekli veriyor olduğu belli. İnternette profil oluşturması gereken sosyal paylaşım sitelerine üye olduğu da belli. Bu fotoğrafı da o sitelere koyup toplum beğenisine açacak. Kendini güzel zannediyor.

Görselliğin ön plana çıkmasıyla birlikte insanların güzelleşme çabaları da arttı. Gazetelerin renkli sayfalarıyla başlayan süreç televizyonun yaygınlaşması ile tırmanışa geçti ve internetin her eve girmesiyle şimdilik altın çağını yaşıyor. Başka zirveler de görecek ilerleyen yıllarda. Herkes güzel olmaya çalışıyor ve güzel olanı arıyor. Burada bahsettiğim güzellik görüntü güzelliği, manevi güzellik aklınıza gelmesin.

Adamın birine sormuşlar evleneceğin kadın güzel mi olsun aptal mı diye. Aptal olsun demiş, zira güzellik geçicidir. Güzelliğin geçici olması herkesin bildiği bir kalıp ifade fakat anlamının iki farklı ciheti var, bize yansıyan ve yansımayan olmak üzere. Bize yansıyan tarafı güzelliğin de ömrün belli bir evresi boyunca süreceği, orta yaş ve yaşlılık dönemlerinde sona ereceği. İkinci ve pek üstünde durmadığımız cihetiyse güzelliğin belli bir doyum noktasının olması. Bize güzel gelen her hangi bir şeyin bizim için aynı zamanda bir doyum noktası da var. Her gün baklava yese insan bıkar, her gün bir deniz kenarında manzarayı izleyerek kahvesini yudumlasa yine bıkar. Görüntü zaman içinde özelliğini yitirerek sıradanlaşır. Toplumun artık gündemine oturmuş olan güzellik kavramı içi boş bir kavram. İnsanların bir kısmının güzel olmak için harcadıkları diğer bir kısmının da güzel olanı bulmak için harcadıkları emek boş bir emek.

İnsanı gelinciklere benzetiyorum güzellik açısından bakınca. Bir mevsimlik bir saltanat boyunca nazlı nazlı salınıyor, mevsim henüz sona ermeden toprağa düşüp yok oluyor. O mevsimin güzelliğinin sonsuza kadar süreceği zannıyla hareket ediyor, mevsim geçtikçe hırçınlaşıyor, inanmıyorlar yok oluşa fakat son hep aynı. Güzellik eninde sonunda gidecek, gitmediği dönemlerde de sıradanlaşacak bakanlar için. O ilk bakışın, ilk beğeninin anısı kalmayacak zihinlerde. Güzel görünme çabası boşuna, güzelleşme çabası anlamsız. Boşaltın artık güzellik salonlarını, çekilin o aynanın önünden demek istiyorum, dinleyen yok ne yazık ki.

Evlenmek üzere olan arkadaşlar beğenilerini; çok güzeldi, çok beğendim ya da tipi hoşuma gitmedi gibi ifadelerle anlatıyorlar. Hâlbuki atalar ne güzel anlatmış yüzü güzelden kırk günde doyulacağını, huyu güzelden kırk yılda doyulmayacağını. Tüm güzellik hastalarına tavsiyem bu çağın bizi içine çekmeye çalıştığı görüntü budalalığından sıyrılmaları. Karşıya güzel görünmek için uğraşmak yerine manevi dünyalarındaki güzelliklerini artırmaya uğraşmaları, karşılarına çıkan insanları da dış görünüşüyle değil hissedebildikleri kadarıyla iç dünyalarıyla değerlendirmeleri. Sizin güzel bulup hayatınızın en değerli konumlarından birini vereceğiniz insan iç güzelliği yoksa eğer hayatınızı zindana çevirebilir, sizin kendinizi güzelleştirerek dikkatini çektiğiniz insan bir süre sonra güzelliğiniz sıradanlaşınca size aynı değeri vermeyebilir.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir