Gafil Gezme Şaşkın

Samanyolu galaksisinde bir tane güneş sistemi varmış. Güneş sisteminde bir dünya. Dünyada da dünya dolusu gafil. Makro âlemle mikro âlem arasında gidip gidip geliyoruz. Muntazam işleyişin orta yerine bıçak gibi saplanmış insan evladı. Kıymet bilmez, şükür bilmez, gaflet uykusundan uyanmaz. Kod adı insan. Gafillik insanın en temel özelliklerinden birisi. Var olduğu durum üzerinde hiçbir zaman düşünme gereksinimi duymadan; nereden gelip nereye gittiği üzerinde kafa yormadan; kendini sadece ve sadece tüketmeye adamış vaziyette, gözünün gördüğü ve ruhunun hissettiği her şeyi bilinçsizce tüketiyor. Dünyayı tüketiyor. İçindeki tüm kaynakları, maddi ve manevi tüm varlıkları tüketiyor. Şükretmiyor, kıymet bilmiyor, üzerinde düşünmüyor.


     Dünya güneş ışınları ile ısınmaz. Isınmamız dünyaya gelen güneş ışınlarının yansıyıp dönerken atmosferdeki gazlar tarafından tutulması neticesi ısınır. Bu gazların başında karbondioksit gelir. Atmosferde bulunan karbondioksit gazının miktarı ne kadar artarsa ısınma da o kadar artar. Karbondioksit gazı karbon atomu içeren maddelerin yanarak oksijenle birleşmesi neticesi ortaya çıkar. Karbon atomu içeren maddeler kömür, petrol ve türevleridir. Sanayi devrimi sonrası bu maddelerin enerji üretiminde kullanılması çok hızlı bir ivmeyle arttı. İki binli yıllara gelindiğinde insanoğlu atmosferine her gün milyonlarca metreküp karbondioksit gazı gönderir oldu. Enerji kaynaklarının verimli kullanılmaması, alternatif enerji kaynaklarına yönelinmemesi, tüketim kültürünün taleplerinin asla azalmayıp her gün daha fazla daha fazla artıyor olması bu kaynakların da kullanımının vahşi bir şekilde artıyor olmasına neden oldu. Dolayısı ile dünyamızın ısınması her geçen gün daha da fazla artmaya başladı. Ortalama sıcaklık her sene artıyor, buzullar eriyor, dünya kuraklıklara, kıtlıklara ve neticede kıyamete doğru adım adım ilerliyor. Bunun bütün sebebi insanın kıymet bilmezliği. Elinde olana şükredeceği yerde hep daha fazlasını hep daha fazlasını arıyor. Neticede elinde olanı da kaybedecek bir gün ama haberi yok. Bunu düşünmeye vakti de yok.


     Okyanusun ortasında gemisi batmış bir insan düşünün. Ümitsiz bir şekilde ya boğulmayı ya da köpekbalıklarına yem olmayı bekliyor. Ümitsizlikten ağlamaya başlamış. Sonra da bir gemi gelip bu insanı kurtarıyor. İlk tepkisi sevinçten havalara uçmak oluyor bu insanın, hemen ardından kendisini kurtaran gemiyi incelemeye başlıyor. Nerden gelip nereye gidiyor bu gemi, beni bir an önce karaya çıkaracak mı. Yoksa yolumu mu uzatacak. Bu gemi ne kadar da kötü bir gemiymiş. Şikâyetlerin başlaması fazla uzun sürmüyor. Her şükür pırıltısının arkasından milyonlarca şikâyet, milyonlarca kıymetbilmezlik. İşte insan budur. Kötünün başına gelişini asla kabul etmez. Sanki dünya kendisi için yaratılmış gibi her türlü nimetin ayağına gelmesini bekler ve asla bu nimetlere şükretmez. En kötü anından kurtulduktan sonra kibrini tekrar eline alıverir. Kıymet bilmez ve kolayca tüketir her şeyi. Dünyayı tükettiği gibi iyiliği, doğruluğu, sevgiyi de tüketir. Tüm duyguları bir anda yok sayabilir.
     Gaflet, dalgınlık, dikkatsizlik, boş bulunma, aymazlık, dalgı, ihtiyatsızlık anlamına gelen bir kelime. Bir anda dalıp gitmek. Ocakta yemeği yanan bir ev hanımının oturma odasında televizyona dalmış olması. İşi batan esnafın kahvede kâğıt oynaması. Ülkesi batan yöneticinin medyada önemsiz mevzularla ilgili ahkâm kesmesi. Dünyası kıyamete, kendisi de ölüme sürüklenen insanın maddi ve manevi tüm kaynakları haz uğruna tüketmeye devam etmesi gaflet örnekleridir. Her geçen gün ortalama ısısı daha da artan dünyamız biz bu gafletten uyanmadığımız sürece yaşanılmaz bir hale gelecek bir gün. Hazzın yerine emeği, tüketimin yerine üretimi, hırsın yerine sevgiyi, koymadığımız ve ne için yaşadığımızı her gün, her saat ve her an kendi kendimize tekrarlamadığımız sürece bu gaflet uykusunun sonunda çekeceğimizi Eyvah’ın şiddetini daha da arttırıyoruz demektir

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir