Fotoğraf Etkisi

Okuduğum bir romanda yazar, büyükannesinin, bir fotoğraf çektirmek için ne kadar heyecanlandığını anlatıyor. Mevzubahis büyükanne, fotoğraf çekiminden önce kıyafetlerinden makyajına kadar titizlenerek belirlenen saati heyecanla bekliyor, bu büyük olayı karşılamak için çocuklaşıyordu. Yazarın doğum tarihine göre yaptığım hesap bu olayın 1890’larda geçmiş olduğunu gösteriyor. Bir fotoğrafın çok değerli olduğu zamanlar. 

Benim çocukluk yıllarımda fotoğraf çektirmek sıradanlaşmaya başlamış olsa dahi yine de bir yönüyle özel konumunu muhafaza ediyordu. Otuz küsur pozluk makineler elimize geçtiği zaman, yazarın büyükannesi kadar olmasa da hazırlık yapıyor, pozların ziyan olması ya da bir pozda gözlerimizin kapalı çıkması ihtimalinden korkarak çıkıyorduk makinenin karşısına. Eski fotoğraflar elime geçince hüzünlü bir nostaljiyle hatırlıyorum o günleri. Yaygınlığına rağmen fotoğrafların yine de değerli olduğu zamanlardı. 

Bugünün dünyasında o kadar sıradan bir hale geldi ki fotoğraflar ve videolar, geçmişi adeta yaşanmamış hale getirir oldular muhayyilemiz açısından. Zihnimizde geçmiş günlere dair hatıralardan ziyade fotoğraflar ve videolar var artık. Annem bazen bana bakar ve “küçüklüğünü hatırlıyorum” der, “bahçeden koşarak bana doğru gelişini”. Ben çocuklarıma bakınca küçüklüklerini hatırlamıyorum. Sadece küçüklük fotoğrafları ve videoları canlanıyor gözümde. Üzerinden çok zaman geçmemiş olmasına rağmen çocuklarımın küçüklük dönemleri zihnimden silinip gitmiş, yerini imajlara bırakmış. Ne tuhaf. 

Yaygınlaşan tüm teknolojik gelişmeler düşünüş şekillerimizde de değişikliklere yol açarak bizi biçimlendiriyor. İnsanın, kendi elleriyle ürettiği teknoloji aynı insanı terbiye eder hale gelmiş. Teknoloji, bir yandan insan hayatını kolaylaştırırken diğer yandan karşılaştığı olayların künhüne vakıf olabilme yeteneğini azaltıyor gibi. Fotoğraflar gibi, videolar gibi, sosyal medya yayınları gibi hayatımızdaki yerleri inanılmaz boyutlara ulaşmış olan bu yenilikler yeni bir insan tipi oluşturuyor ve bu yeni insanın olaylara bakışı oldukça yüzeysel. Dünyada büyük değişimler var ve bu değişimleri fark edemeyişimizin bir sebebi içinde oluşumuzsa diğer sebebi derinine inme yeteneğimizin azalması. 

İnsan düşüncesini bir yanardağın derinlerinde olan kızgın lavlara benzetirim bazen. Arşimet’in Eureka demesini ya da Newton’un başına düşen elmadan ilham almasını bu lavların yanardağdan püskürmesi ile özdeşleştiririm. Gelin görün ki beşikten itibaren maruz kaldıkları yeni teknolojiler sayesinde ağaçtan önce ağaç fotoğrafını ya da videosunu gören yeni kuşak gözlem ve düşünce yetenekleri belli bir düzeyin üzerine çıkamayacak şekilde yetişiyor. Hadiseleri sadece görünen şekliyle algılama örnekleriyle gençlerle sohbet ederken karşılaşıyorum. Yaşadığı dünyayla ilgili bir fenomeni sadece fotoğraf ve videolarıyla tanıyan bu kuşağın yeni perspektifler geliştirmesi yeni düşünüş şekilleri ortaya koyması ne kadar da zor. 

İnsanlık büyük bir tazyikin tesiri altında. Her gün çekilen milyarlarca fotoğraf ve video bu tazyikin enstrümanları. Yüz yıl önce hayatımızda hemen hiç yeri olmayan bu fotoğraflar, videolar ve bugün artık bütün düşünüşümüzü ele geçirmiş olan diğer tüm teknolojik ürünler bizi her geçen gün robotlaştırıyor. Bunun karşısında durabilecek bir güce sahip olmayışımız ve hatta karşısında durma konusunda bir fikrimizin bile olmayışı da acziyetimizin fotoğrafı. 

2 Şubat 2023 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir