Fors

Fors eski zamanlarda kullanılan tuğun evrim geçirmiş halidir. Eski Türk devletlerinde her savaşçı grubun ve belki de savaşçı kişinin bile bir tuğu olurmuş. Şimdilerde fors bu yeri tutuyor ve herkesin forsu olmuyor. Toplum içerisinde gösteriş, caka vb. anlamları olsa da esas itibariyle tuğdaki simgesel anlamı ifade eder.

Bu kelime kullanıldığında aklıma on altı yıldızlı cumhurbaşkanlığı forsu gelir. Tarihte kurulmuş 16 bağımsız Türk devletini temsil eden on altı yıldız ve tabi ki Türkiye Cumhuriyetini simgeleyen ay yıldızlı al bayrağımız. Şimdilerde faşistlik olarak algılansa da bayrağa duyulan saygı önemlidir ve faşizanlıkla uzaktan yakından alakası yoktur. On altı adet devleti kuranların, devlet kavramını hayatlarından daha kıymetli bir yere oturtarak bayraklarının uğrunda ölenlerin faşistlikle uzaktan yakından alakaları yoktu. Devlet onlar için kutsaldı; bunun altında başka sebep aramak haksızlık olur. Milliyetçilik 19. yüzyılın bize hediyesidir. Dönemin konjonktürü gereği belki, belki de başka sebeplerden genç Türkiye Cumhuriyeti’nin de temel dayanak noktası milliyetçilik olmuştur. Bu vurgunun zararlarını ne yazık ki bizler çektik ve Allah’a şükür ki artık bu eğilimden kurtulma yolundayız. Fakat bu vatanı bizlere salimen bırakmak için, bu bayrağın semalarımızda dalgalanması için kanlarını, canlarını vermiş olan ecdadı unutmamız gerekmiyor. Milliyetçi-kavmiyetçi-ırkçı-faşizan söylemlerden uzak durmakla ecdada sırtını dönmek birbirleri ile paralel davranışlar değildir. Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızların temsil ettiği 16 bağımsız Türk devletinin her biri bizim için ayrı ayrı kıymetlidir ve bugüne kadar zincirin halkalarını bozmadan bu devleti bize kadar getirenlere rahmet okumak bizler için bir borçtur.

Şanlı atalarımız Türk değillerdi. Sorduğumuz zaman kendilerini Türk olarak ifade de etmezlerdi. Bağlı oldukları yegâne değer bağımsızlıklarıydı. Bizim de karakterimize sirayet etmiş olan bu duygu, Atatürk’ün de dediği gibi mevcudiyetimizin yegâne dayanağıdır. İslamiyet sonrasında bu bağımsızlık duygusu Allah’a olan bağlılıkla da birleşerek Türk Milleti’ni İslam’a hadim kılmıştır. Tüm bu güzel hasletleri anti-milliyetçi tavırlar sergilemek uğruna silip atmak olmaz.

Demokratikleşme, açılım… adı her ne ise bu sürecin ülkemiz için çok olumlu olacağını ümit ediyorum. Aynı havayı teneffüs eden, aynı toprağı paylaşan insanların hele ki ortak bir kültür ve tarihleri de varsa birbirlerine kavmiyetçilik sebebiyle düşman olmaları anlamsızdır. Kimse kimseden üstün değildir. Yetmiş iki buçuk milletin bir araya gelip dünyayı yönetmesi mümkünken bizim burada Türk-Kürt veya Alevi-Sünni veya başka türlü ayrımlarla çalkalanmamız ne kadar da yakışıksız. Ortak değerlerimize daha fazla bağlanarak, birbirimizle uğraşacağımıza kendimizi daha iyi yetiştirip dünyada söz sahibi olmak için uğraşmamız gerekiyor. Osmanlı dünyaya hâkimken birbirini yiyenler şimdi birleşmiş bizim ayrılmamıza çanak tutuyorlarsa bizim de geçmişimize sırtımızı dönmemizden kaynaklanıyordur bu. Dün bu toprakların üzerinde yaşayanların dedeleri de buradaydılar ve cihana meydan okuyorlardı. O günleri ve o günün insanlarını hayır ve rahmetle yad ederek kendimize örnek alırsak yarınlarda yine aynı ruhu yakalamış olarak on yedinci yıldızımızı dünyanın üzerinde parıl parıl parlatabiliriz.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir