Fırıldak

Bazı insan fırıldak olur. Ne dediğine güvenilir ne yaptığına. Ailelerin verdikleri toplumsallaşma eğitiminin esas meselelerinden birisi bireyin kendini bu tür insanlara karşı korumasıdır. Yabancılarla konuşmama, kimsenin verdiği bir şeyi kabul etmeme, haklarını savunma gibi temel konularda verilen nasihatler bu fırıldakların varlığı sebebiyle gereklidir. Aksi olsaydı gerekmezdi. Fakat yine de toplumun içindeki her bireyin zekâ seviyesi aynı olmadığı için kandırılanlar, dolandırılanlar her zaman var olacaktır. Dün boğaz köprüsünü saf bir köylüye satan adam bugün daha başka yöntemlerle vazifesine devam etmektedir.

Gazetelerde dolandırılma hikâyelerini gördüğümüz zaman belki de tebessümle karşılıyoruz bu kadar saflığı. Gülmemek lazım zira herkesin bir zayıf anı ve noktası vardır. Cep telefonunuzdan sizi arayan ve çok inandırıcı bir masal anlatacak birisi illaki vardır dünya üzerinde. Son zamanlarda bu tür dolandırma hikâyeleri artan bir seyir içerisinde. Polis bu tür dolandırıcılara karşı vatandaşı ikaz etmek için afişler asıyor, cep telefonlarına mesaj gönderiyor ama nafile. Fırıldak olmak hemen yönünü değiştirebilmeyi de gerektiriyor. Böylesi namussuzlar antibiyotiğin kar etmediği bakteriler gibi, ne zaman bünyede yeniden hortlayacakları belli değil. Hepsi takip edip yakalansa yarın şeytanın bile aklına gelmeyecek başka bir numarayla çıkacaklar piyasaya. Bu defa belki bıyık altından gülenleri de yakalayacaklar.

Telefonunuz çalıyor ve tanımadığınız bir ses size polis, asker, savcı vs. olduğunu söyleyerek sizden bir miktar para istiyor. Adınız kötü bir hadiseye bulaşmış, bunu temizlemek için bir miktar paraya ihtiyaçları var. Ya da bir mesaj alıyorsunuz, çok değerli bir hediye kazanmış olmakla müjdeleniyorsunuz. Ya da kredi kartı kullanıcıları arasında yapılan bir çekilişle büyük ödüle hak kazanmışsınız, ödülü alabilmek için kredi kartı numaranız, annenizin kızlık soyadı vs. lazım. Saflığınız ölçüsünde bu tuzağa düşebiliyorsunuz. Ondan sonra da derdini Marko Paşa’ya anlat. Hırsızın hiç suçu yokmuş gibi siz suçlu olacaksınızdır sonunda.

Bir ülkenin refahı iki temel sütunun üzerinde yükselir. Bunlardan birisi eğitim bir diğeri de adalettir. Sağlam eğitim ve adalet sistemi olan ülkelerin halkları her zaman müreffehtir, zayıf eğitim ve zayıf adalet sistemleri kargaşa ve kaostan başka bir şey vermez insanlara. Polis vatandaşı ne kadar uyarırsa uyarsın bu fırıldakların tuzağına düşenler muhakkak ki olacaktır. Bu tuzağı hazırlayanlar suçlarından dolayı caydırıcı cezalar almıyorlarsa adli kayıtlardaki dolandırma hikâyelerinin oranı artmaya devam edecektir. Dolandırıcı, nasılsa az bir ceza ile ya da ceza almadan bu işten kurtulacağından emin olduğu sürece mesleğini icra etmeye devam edecektir. Yani bu tür olayları azaltma yollarından birisi adalet sistemindeki suç-ceza dengesizliğini ortadan kaldırmaktır. Daha caydırıcı cezalar sadece daha gözü kara fırıldakları tuzak kurmaya itecektir.

Bir diğer çözüm yolu eğitim sisteminde yapılacak değişikliklerdir. Bizim eğitim sistemimiz insan değil papağan yetiştirmeye çalışıyor. Çocuklara temel bir karakter eğitimi veremediğimiz için her yola girmeye müsait insanlar yetişiyor. Matematik problemi çözebilenler mükâfatlandırılırken çözemeyenler aşağılanıyor. Üniversite okuyanlar taltif edilirken okumayanlar adamdan sayılmıyor. Kesintisiz eğitim saplantısı yüzünden çıraklık yaşlarında okulda olan çocuklar toplumda kendilerine yer açacak bir meslek-zanaat sahibi de olamıyorlar. Alınmamış karakter eğitimi ve edinilmemiş çalışma ahlakı yüzünden potansiyel suçlu oranı da aynı şekilde artıyor.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir