Farmakoloji

Âdem evlatlarının halen binlerce derdin devasını bulamamış olmalarını esefle kınıyorum. İki bin on üç yılı olmuş, halen dermansız dertler var. Hemen aklınıza kanser geliyor değil mi? Kanser hastalığını bir tane hapla çoktan çözmüş olmaları gerekiyordu. Bu hastalığın çözülmemiş olmasının sebebini ilmi geriliğe bağlamak istemiyorum zira ilaç kartellerinin kendilerini geçindiren bu en büyük ekmek kapısından vazgeçememe eğilimleri de hastalığın çözülmemiş olmasının sebebi olabilir. Belki de kanserin ilacı çoktan bulundu da piyasaya sürmek için kanser ilaçlarının getirisinin belirlenmiş bir maksimum noktasına ulaşmasını bekliyorlar. Belki de uzun yıllar önce –yaşı benden küçük olanlar bilmez- Ziya Özel’in bulmuş olduğu zakkum ekstresi ile yapılan kanser ilacı bu derdin gerçek manada şifasıdır da hocamızın dar-ı bekaya intikalini bekliyorlar piyasaya sürmek için. Trilyonlarca doların döndüğü bir sektörden bahsediyoruz, konu paraysa insanın yapabilecekleri ile ilgili her türlü komplo teorisine olası gözüyle bakabilirim.

Bu mübarek günlerde susuzluk giderici ilaçların neden yapılmamış olduğunu da düşünmeden edemiyorum. Sahurda alacağım bir kapsülle gün boyu açlık-susuzluk çekmeden orucumu tamamına erdirebilmeliydim fakat yine ilaç biliminin az gelişmişliği yüzünden bu konuda da elim böğrümde kalıyor. Yirmi birinci yüzyıl olmuş ışınlamayı bulamamış bir insanlıktan bahsediyorsun dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bundan 50-60 sene öncesine geri dönsem zaman makinesi ile Einstein’i bulup “Albert Amca, 2013 yılında ışınlanma bulunmuş olmayacak, var mısın iddiasına” desem bütün mal varlığını ortaya koyacağından eminim. Gelin görün ki aradan geçen bunca zamana rağmen bir gıdım ilerleme kaydedemedik insanlık olarak. Malatya-Ankara arası otobüsle 10 saat çekiyor halen. Ola ki İzmir’e filan gideyim derseniz oturun oturduğunuz yerde. Yolda değil iklim, mevsim değişecek neredeyse. Bir de Malatya’dan hacca, umreye, okumak için Amerika’ya, eğlenmek için Pasifik’e gidenleri düşünün. Işınlanma keşfedilmiş olsa idi şimdiye kadar, hacı olmamış ya da Oxford’u bitirmemiş Malatyalı kalmayacaktı. Hâlihazırda ise Ramazan orucunu bile zor tutan, liseyi bile zar zor bitirmiş bir insan topluluğuyuz. Hepsi de gelişemeyen ilaç sektörünün suçu. Hiç olmadı bari susuzluk giderici hap yapsaydınız diyorum, başka bir şey demiyorum.

İnsan ömrü uzadıkça uzuyor. Antibiyotiklerin keşfi tarihin en büyük icatlarından biri oldu. Bu sayede birçok hastalık ölümle sonuçlanacağına bir-iki haftalık iş göremezlik raporuyla atlatılabiliyor. Zatürree olduktan sonra iyileşerek hayatını devam ettiren bir yakınınız varsa ona iyi bakın ve boynuna sarılın. Yüz sene önce yaşasaydınız dostunuzu kaybedebilirdiniz. Bununla da bitmiyor, aspirin dediğimiz mucize ilaç, bence asrın buluşu olan proton pompa inhibitörleri (halk arasında mide koruyucu) ilgili bilim insanlarının ellerine, ayaklarına sarılmamızı gerektirebilecek büyük keşifler. Fakat! Yine de tüm bunlar benim şu an aç ve susuz olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Hele ki kayısı mevsiminde bağda bahçede perişan bir vaziyette çalışan tarım işçilerini ya da inşaat mevsimi olması hasebiyle inşaatlarda terinin son damlasını harcayan inşaat işçilerini de düşünürsek antibiyotik ve aspirin sonrasında farmakoloji bir adım dahi ileriye gidememiştir.

Buradan yetkililere seslenmek istiyorum: Susadım…

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

2 thoughts on “Farmakoloji

  1. bir arkadaş iki saatte bir midede patlayan su balonları gibi bir fikri vardı .yakın zamanda okudum sanki. ırucu bozmazsa fena fikir değil ha? ne dersin? 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir