Eyvah Demeden

1839 tarihli Nizip Savaşı, Malatya tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Bu tarihten önce Malatya şehrinde konaklayan Osmanlı ordusu, şehri tahrip ettikleri için, Malatyalılar şehirde yaşamayı sürdürmek yerine bağlarının ve bahçelerinin bulundukları şimdiki Malatya şehrinin bulunduğu yere taşınmayı tercih etmişlerdir. Sonun başlangıcı desek daha uygun olacak. 

1840’lardan itibaren başlayan yerleşimle birlikte bugünkü Malatya şehri adeta sıfırdan kurulmuştur. Tabi ki o zamanın insanının da günümüz insanının da düşünmediği şey, bağın bahçenin üzerine bina kurulmasının tehlikesidir. O zamanın insanının hoşgörülebilir bir tarafı var. 1800’lerin şehrinin evlerinin 10-12 kat olamayacağını takdir edersiniz. Yine de 1893 yılında yaşanan büyük deprem şehirde önemli tahribatlara neden olmuş. 2 Mart 1893 günü, gece saat ikide meydana gelen depremi bizim 6 Şubat sabahı yaşadığımız depreme benzetebiliriz. Sarsmış ama o kadar da yıkıcı olmamış. Ertesi gece saat birde meydana gelen depremse şehri yerle bir etmiş. Bine yakın insanın vefat ettiği bu depremde beş binden fazla bina yıkılmış. O tarihlerde Malatya’ya bağlı olan Adıyaman da aynı kaderi yaşamış. Bahsettiğim sayılara Adıyaman da dahildir. 

İnsan ne inatçı bir varlık görüyorsunuz. O kadar büyük depremden sonra yine aynı yere yine aynı şekilde binalar inşa etmeye devam etmişler. Yıkılan Hacı Yusuf Cami uzun yıllar süren inşaat çalışması sonucunda yeniden yapılmış. Şehir yapılaşması tüm hızıyla devam etmiş. 1964 yılında yaşanan 6 şiddetindeki depremde yeniden zarar gören cami 2020 yılındaki Elâzığ depremiyle de zarar gördü. Son depremde de malumunuz, yerle bir oldu. 

Depremlerden ders çıkarmak için daha ne olmasını bekliyoruz? Bu toprak insanı kabul eden bir yer değil. Bağlara bahçelere kurulmuş olan bu şehir belki yarın belki de uzak bir gelecekte ama yüksek bir ihtimalle yine yıkılacak. Aynı yere yapılacak olan cami yine yıkılacak. Tarım arazileri üzerine yapılacak olan evler sağlam olmayacak. Daha sağlam, daha dayanıklı evler daha iyi zeminlere oturtulmalı. Şehir alanı büyük. Yeniden yapılaşmanın daha sağlıklı olabileceği alanlar var. Şu anki şehir merkezinden vazgeçilmesi gerekiyor. Malatya’nın gelecekteki imar durumunu kim planlayacaksa, inatla aynı yere bina kondurmak yerine başka yerlere taşınmayı düşünmeleri gerekiyor. Yoksa muz kabuğunu görüp “eyvah yine düşeceğim” diyen adam gibi, “eyvah yine yıkılacak Malatya”.

Bir hikâye okumuştum, Aziz Nesin’den.  Dağların arasında kaldığı için güneş almayan köyün çocukları, büyüklerini ikna etmeye çalışırlar dağı taşımaları için. Dağın taşınmayacağını anlamaları çok sürmez inSanların. Sonunda köyü taşımaya karar verirler. Bizim durumumuz da buna benziyor. Dağ taşınmaz. Deprem durmaz. İnşaat yapabilmek için altındaki suyu kurutmayla uğraştıkları binaları anlatırlardı eskiden Malatya’da. Altından bu kadar yeraltı suyu geçen, zemini bu kadar çürük olan bu şehir artık taşınmalı. 1840’larda yapılan kadar kolay olmayacak biliyorum fakat şu an TOKİ için belirlenmiş olan Çamurlu ve İkizce gibi bölgelere ek olarak Sivas yolu, Beydağı gibi, uzmanların sağlamlığını raporlayabilecekleri bazı bölgeler yeni merkezler olarak belirlenmeli ve bu eski yerleşim yeri eski bir semt olarak kalmalı. Yeni Cami de daha önce de yazdığım gibi. Tekrar inşa edilerek yeni bir depremle yıkılması bekleneceğine deprem anıtı olarak olduğu gibi bırakılmalı.  

5 Nisan 2023 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir