Evlerin Ruhu

Evlerin de ruhu olur mu diye düşünmeden edemem eski mahallelerde gezerken. Yeni yapılanma olan yerlerde ne yazık ki her bina bir diğerinin kopyası gibi göründüğü için aynı şeyi düşünemiyorum. Eski binalar, yıllara meydan okuma kabiliyetleri yenilere göre daha zayıf olduğu için (ya da okuyamadıkları için) daha hızlı değişirler ve bu değişimin izleri daha canlı oldukları izlenimini uyandırır bende. O yüzden de dile gelip konuşacaklarmış gibi hissediyorum bakarken. Bazen kafamda konuşturuyorum da. 

Geçenlerde, bir caddede yürürken iki binanın arasından bakınca arkada eski, kerpiç bir eve tesadüf ettim. Uzaktan bana sesleniyor gibiydi. Çocukluğumu bu evlerin çok fazla olduğu bir dönemde yaşadım. Eski evler o zaman da eski evlerdi fakat aktif oldukları dönemlerin izlerini taşıdıkları için biraz daha canlıydılar sanki. İçlerinde daha canlı bir hayat barındırıyor, zamana karşı meydan okuyan bir tavırla direniyorlardı. Apartman daireleri şehirleri istila etmeye başlamış olsa da kerpiç evler izzetlerini muhafaza eder bir halde varlıklarını sürdürüyorlardı. 

Zaman, tavrını çoğunlukla yeniden yana alır. Eski olanı silip gitmede zamandan daha kuvvetli bir silindir bulamazsınız. Eski evler bir bir yıkılarak yerlerini betonarme apartmanlara bıraktılar. Bu süre zarfında ben kafamdan hep onları konuşturdum durdum. İlk zamanların gururlu evleri yavaş yavaş Nazi Almanya’sında sıranın kendilerine gelmesini bekleyen Yahudilere döndüler. Çember daralıyordu.

Eski evlerin yıkılma süreçlerinde “enkazcılar” vardı. Geçen hafta bir okulun yıkım ihalesiyle ilgili bir haber okudum. Enkaz karşılığı yıkacaklarmış binayı. Eski zamanlarda ne karşılığı yıkıyorlardı acaba? Anneannemlerin evini yıkanlar eski bakır tabaklar bulmuştu ahşap malzemelerin arasında. Kim bilir hangi tarihin bakiyesiydiler. Enkazcılar alıp gitmişlerdi. Evin yıkıntıları arasında bulunan bakır tabaklar ve kim bilir başka neler, uzun yıllar boyunca eski evlere bakarken içlerinde gizli sırlar taşıdıkları düşüncesini oluşturdu bende. Eski evler, eski yapılar, hiç değilse tavan arasında, hiç değilse döşeme tahtalarının altında, upuzun yıllardan arta kalan, maddi değeri olmasa da biricikliği ile değerli olan değişik şeyleri saklıyorlardı. Ben yanlarından geçerken kulağıma bunları fısıldadılar. “İçimizde ne sırlar var” dediler. 

Binaların arasında kalmış olan o kerpiç ev, 2023 yılının ilk günlerine kadar yaşamını sürdürebilmiş olan o ev ise savaş gazisi gibi yorgun ve kaybedilmiş bir savaştan çıktığı için mutsuz gibiydi. Ben yine de o eve bakarak çocukluk günlerimden bir günü yaşıyormuşçasına kendimi bir anlığına yaşadığım andan soyutlamak istedim. Gün bugün olmasın, ben bu ben olmayayım, hiç büyümemiş olayım ve çocukluğumun bir gününde, çocukluğuma ait bir evin önünde olayım istedim. Bir anlığına dahi olsa ne büyük zenginlik çocuk olmak. 

O evlerin her birinin ayrı bir yapısı var. Var olan bir şablonun şaşmaz bir kesinlikle tatbik edilmesiyle inşa edilen günümüz evleri gibi değiller. Birinde bir bakarsınız ki dışarıdan bir merdiven çıkmış, birinde bir bakarsınız ki girince sizi avlu karşılıyor bir başkasında doğrudan evin içine girersiniz. Bazısında arkada bir bahçe vardır bazısının köşesinde koskoca bir asma evi sarmalamıştır. Renklerden, motiflerden, kapı tokmaklarına kadar başka başkalık her evi özgün, her evi biricik yapar. Her bir insanın farklı, her insanın kendine özgü oluşu gibi. 

Bu farklılık, hepsinin anlatacak bir hikayesinin var olduğu duygusunu uyandırır bende, evlerin ruhu olur mu diye düşünmem işte bundan kaynaklanır. Ayrıntıyı bilmesek de ayrıntıyı bilenlerin belki de hepsi göçüp gitmiş olsa da her birinin bambaşka hikayeleri vardır. Şuradaki iki katlı ev eski zamanlarda ittihatçıların toplanma yeridir, şu tek katlı evden bilmem kaçıncı hükumet döneminin bakanlarından birisi çıkmıştır, şu evin oğlu bir kız kaçırmış ve şükür ki mahallelinin araya girmesi ile iş tatlıya bağlanmıştır. Şu evde oturan dul teyze kapının önünde mahallenin kedilerini besliyordu bir zamanlar, bir diğerinin üst katında caminin imamı, altta ise genç bir karı koca oturuyordu. Gerçek böyle midir? Oldukça gerçeğe yakındır bence. Hepsi de bir zamanların eski evlerinin farklı yapılarının içinden çıkan farklı hikayelerdir. Bugünün evlerinde de farklı öyküler yazılıyor fakat komşunun kapısını kül için çalan komşu yok artık. Aile yaşantıları da mimarideki basmakalıplığa özenerek kalıplara hapsedilmiş durumda. Birbirinden ayırt etmekte zorlanacağınız 3+1, 4+1 evlerin içinde birbirine benzeyen eşyaların arasında benzer televizyon kanallarını izleyerek benzer şeyleri konuşup-düşünen ve hatta birbirine benzemeye başlayan insanlar yaşıyor artık. Bu binalara soracak olsam benimle konuşacak bir şeyleri de olmaz diye düşünüyorum zira ruhu olan evler olduklarını düşünmüyorum. Yeni yapılaşmanın olduğu mahallelerde, yepyeni evlerin etrafında çok dolaştım ve bana sesleneni olmadı şimdiye kadar. 

Evlerin dili yok tabi ki, fakat olsa idi gerçekten çok ilginç şeyler anlatacaklardı. Zamanın nasıl geçtiğini, bu zaman zarfında kendilerinde kalan izlerin nelerden kaynaklandığını, memleketin geçirdiği toplumsal, kültürel, sosyal değişimin kendilerinde neleri değiştirdiğini tek tek anlatacaklardı bize. Fakat benim bu yazıyı yazmama sebep olan, evlerin ruhu konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Evlerin ruhu var. Eski evlerin ruhu var. Şehirlerin ruhu var. Bunu hissedebilmek için o şehrin değişimini bir miktar gözlemlemiş olmak yeterli. Ruh var fakat çimentonun donarak beton olması gibi, bu ruh da yavaş yavaş başkalaşıyor, donuklaşıyor. İnsanlar birbirlerine benzedikçe evler de birbirlerine benziyor. İnsanların yöresel kültürlerinden konuşma şekillerine varıncaya kadar tüm farklı özelliklerinin yok olduğu bu süreç böyle devam ettiği sürece ne şehirlerin ruhu kalacak artık ne de evlerin. Birkaç sene sonra aynı mahallenin aynı sokağından geçerken ben, o eski evin yerinde çok katlı betonarme bir ev olacak ve ne o evin bana seslenmesi için bir sebebi olacak ne de benim dönüp bakmak için.  

Fotoğraflar için sevgili Nezir Kızılkaya Ağabeyime teşekkür ederim.

3 Ocak 2023 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir