Ev’in Altın Çağı

İnsanlık bazen, bir dağın tepesinde duran koca bir kaya parçasıyla benzer bir özelik taşıyormuş gibi geliyor bana. Yerinden kıpırdatması çok zor fakat bir kez yerinden oynadıktan sonra da durdurması hemen hemen imkansız. Meş’um virüs salgını da bu kocaman yapıyı yerinden oynatabilen nadir hadiselerden birisi. İnsanlığın yönünü yeni bir rotaya çevirdi ve gidişat kolay kolay eskisi gibi olmayacak. 

Dünya tarihi bize öğretmiştir ki, hadiseleri incelerken, doğru olarak yorumlayabilmek için öncelikle iktisadi etkilerine bakmamız gerekiyor. Bu virüs hadisesinin de hayatlarımızda yol açacağı değişiklikleri önceden tahmin edebilmek için iktisadi olarak nelere tesir edeceğini öngörebilmemiz gerekecek. 

Dünyaya gözlerini kırsal alanda açan insanoğlu geçtiğimiz yüzyıla kadar hayatını büyük oranda kırsal kesimde geçiren bir canlı türüydü. Gözlerini kırsal alanda açıyor, hayatını tarımla idame ettiriyordu. Bu açıdan, kapalı mekanlardan ziyade dış mekanlarda geçiyordu hayat çoğunlukla. İşlerin büyük bir kısmı açık havada yapılan işlerdi. Ev, kavramsal olarak, son yüzyıla kadar, çok önemli bir yer işgal etmiyordu. Sanayi devrimiyle birlikte şehirleşme de artmaya başladı. İşte bu süreç “ev”in yükseliş sürecidir. 

Salgın süresince evde kalmamız hususunda aldığımız mesajlar ev hayatının altın çağına yaklaştığımızın da habercisidir. Bundan sonra ev sadece geceleri uyuduğumuz, bizi soğuktan ve dış tehlikelerden koruyan bir yer değil. Bundan sonra ev, daha kapsamlı bir yaşama alanı. İşlerimizi de evimizden yapacağız, eğitimlerimizi de evimizde alacağız. Alışverişimizi evden çıkmadan yapıp, evlerimizi, gerekirse aylarca çıkmadan yaşayabileceğimiz mekanlar haline getireceğiz. 

Bu devrim, her devrimde olduğu gibi bazı yıkımlara ve bazı yükselişlere sahne olacak. Mağazalar, dükkanlar, okul binaları alan kaybedecek ve bu kaybedilen alanlar evin hükümranlığına geçecek. Sektörler bu devrime göre şekillenecek. Ekonomik anlamda mağazaların, dükkanların ve hatta marketlerin, süpermarketlerin işlevselliği kalmayacak. Banka şubeleri azalacak, herkes işlerini online olarak yapmayı öğrenecek. 

Ekonomik değişimin sosyal hayata da etkileri olacak dolayısı ile. Sosyal ortamlar yavaş yavaş ağırlığını yitirecek. Kalabalıkla yapılan aktiviteler yerini bireysel olanlara bırakacak. Bilgisayar oyunları, sanal aktiviteler birlikte yapılan aktivitelerin yerini alacak. Daha az futbol seyircisi, daha az cami cemaati daha az kolektif oluşumlar daha fazla ev eğlencesi. Bu senaryonun sonraki sahnesinde şimdikinden daha fazla benmerkezcilik, daha fazla bireysellik rol alabilir, zamanla göreceğiz.

Virüsün olumlu tarafına bakacak olursak insanlarda toplu bir bilincin oluşmasına katkı sağlamasından söz edebiliriz. Evden çıkmamanın gerekliliği üzerine hemfikir olmuş koca bir ülke ve hatta koca bir dünya. Hep birlikte hareket edebilme yeteneğini kazanıyoruz yavaş yavaş. Bu süreci atlattıktan birkaç yıl sonra yeni bir virüs yayılsa çok daha bilinçli bir şekilde herkes evine kapanıp karantinasını uygular. Virüsten önce, “bir mesaj tüm insanlığa ulaşacak” denseydi ne cevap verirdiniz? Ne mesajı tahmin edebilirdik ne de iletim kanallarını. Şimdi bir mesaj tüm dünyaya ulaştı fakat: Temiz ol, evde otur. 

Sevgili dostlar. Bu virüs belki çok kısa zamanda yok olup gidecek belki daha uzun süre gündemimizi meşgul edecek. Belki bahsedilenden daha önemsiz belki de buzdağının sadece görünen kısmını görüyoruz. Bunlar hep bilinmezler. Mümkün olduğu kadar evimizde oturalım. Dışarıya çıkmamaya özen gösterelim ve bu vaktimizi verimli değerlendirelim. Kendimize, kişiliğimize katkı sağlayacak şeyler öğrenmeye gayret edelim. Çalışmak zorunda olanlara, evlerine ekmek götürmek zorunda olanlara ve sağlık çalışanlarına Allah yardım etsin. Kendimizi, hangi gruptansak bir diğerinin yerine koyarak empati yapmaya çalışalım ve dua edelim. 

2 Nisan 2020 Net Haber Yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir