Enerjide Dışa Bağımlılık

Savaşlar top ve tüfekle kazanılır lakin milletlerin bağımsızlıklarını sürdürmeleri için top ve tüfek yeterli ve hatta gerekli bile değildir. 1920’li yıllarda savaşarak bağımsızlığını kazanan genç Türkiye Cumhuriyeti bu kazanımını sürdürebilmek için diğer ülkelerle bu defa ekonomi alanında mücadele etmeye başladı. Atatürk 1923 senesinde İzmir İktisat Kongresinde yaptığı konuşmada bu kongrenin en az Erzurum Kongresi kadar önemli olduğunu söylemiş, tarihte yaşamış olduğumuz tüm savaşların sebebini ekonomiye bağlamış ve milletin hâkimiyetinin ekonomiye hâkim olarak sağlamlaştırılacağını söylemiştir. Geçen 86 senenin sonunda geriye dönüp baktığımızda o muazzam Kurtuluş Savaşını aynı şekilde devam ettiremediğimizi ve ekonomik bağımsızlığımızı tam olarak sağlayamadığımızı görüyoruz. Ekonomimizi yabancı ellere bırakışımızın birçok sebebi var. Bunlardan biri de enerjide dışarıya bağımlı oluşumuzdur.
Geçen yıllar zarfında enerjinin hava gibi sınırsız bir mal olmadığını gördük. İhtiyacımız her geçen gün katlanırken bizim bu ihtiyacı giderme yönündeki çalışmalarımız yeterli olmadı. Bugün ülkemizin enerji tüketimi yıllık 200 milyar kilovatsaate yaklaşırken bizim üretimimiz bunun ancak %20’si seviyesindedir. Enerji üretimimiz bu seviyelerde kalırsa ilerleyen yıllarda üretimimiz tüketimimizin %20’lerinin dahi altına düşecektir ki bu da dışarıya olan bağımlılığımızın giderek artacak olması anlamına gelir.


Türkiye’nin enerji ithalatında en ön sıraları doğalgaz ve petrol almaktadır. Ülkemiz doğalgazının %97’sini ithal etmektedir. Doğalgaz sadece evlerde kullanılan bir yakıt değil, elektrik üretimimizin de yarıya yakınını doğalgazdan sağlamaktayız. Doğalgaza bu kadar bağımlı olduğumuz için her kış krizler yaşıyoruz. Rusya doğalgaz akışını durduruyor, fiyatlar artıyor, hem cebimiz yanıyor hem de elektrik üretimimiz çoğunlukla doğalgaza bağlı olduğu için bağımlı duruma düşüyoruz. Ekonomik bir konuda, hele ki enerjide dışarıya bağımlı olmak bir ülke için en büyük risklerden birisidir. Yabancı ülkelerin iç işlerimize karışması ihtimali bile bizim için kabullenilemez bir durumdur ki bir nevi kapitülasyondur bu. Kurtulmak için mücadele verdiğimiz, savaşıp kan döktüğümüz bağımlılık durumunun içine tekrar düşmek anlamına gelir ekonomik olarak başka ülkelere bağlı olmamız.


Bağımsızlık mücadelesini şükür ki topla tüfekle vermiyoruz artık. Şimdi bağımsızlığı koruma vaktidir. 90 sene evvel nasıl topyekûn ayaklandıysa bu millet bağımsızlığı için bu gün artık ekonomik olarak mücadele vermemiz gerekmektedir. Bu konuda vazife bireye ve devlete düşüyor. Birey olarak yapacağımız en önemli faaliyet tasarruftur. Hanelerimizde kullandığımız elektrik ve doğalgazı daha iktisatlı kullanmalı, enerji verimliliğini artırmalıyız. Yalıtıma önem vererek çok fazla tasarruf edebiliriz. İnşaat yapanlar çok büyük ve ısınması zor evler yapacaklarına daha küçük ve kullanışlı evler yaparak enerjinin havaya gitmesine engel olabilirler. Devletin de bu konuda yapması gerekenler var. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması için yapılması gereken çok şey var. Öncelikle bürokratik engellerin kaldırılması lazım. Bundan sonra da sanayide kullanılan enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştürülmesi için teşvikler verilmesi gerekiyor. Böylelikle yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz güneş, rüzgâr gibi enerji kaynaklarının kullanımı fabrikalardan hanelere kadar inecektir.


Atatürk’ün iktisat kongresi ile Erzurum Kongresini benzeştirdiği gibi biz de Kurtuluş Savaşı ile bugünün ekonomik bağımsızlık mücadelesini özdeşleştiriyoruz. Bu konuda hepimizin yapmamız gerekenlerin bilincinde olup elimizden geleni yapması tam bağımsız olarak hayatımızı sürdürmemiz için atacağımız en önemli adımdır.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir