Eğitim Sistemimiz

Değişime ne ile başlanması gerektiği üzerine çok düşündüm. Birey için başka, aile için başka, toplum için başka sonuçlar çıkmıştır diye düşünseniz de aslında başlanması gereken yer eğitim. Birey, hayatını bir öğrenme serüveni olarak görmüyorsa; aile, gayesini bir eğitim ocağı olma olarak tanzim etmiyorsa; toplum, ilme sahiplik etmeyi idealize etmiyorsa değişim olmaz, olsa da müspet yönde olmaz. Değişime başlanması gereken yer eğitimdir.

Bireyi ve aileyi ve diğer tüm kuruluşları eğitimle ilişkileri bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Böyle baktığımız zaman “Eğitim Sistemi” okullardan ibaret olmaktan sıyrılır ve kapsayıcı bir felsefe haline gelir. Bu başarıldıktan sonrası kolaydır tabi ki fakat bu başarıya yani eğitimi artık bir sistem değil de bir felsefe haline getirmenin çetin yolu hangi virajlardan geçiyor acaba?

Öncelikli olarak şunu söylemek istiyorum: Eğitim bir memleketin en önemli konusudur. Önem sıralamasında ne ekonomi ne güvenlik ne siyaset ne ticaret eğitimin birinciliğine yaklaşabilir. Çünkü iyi eğitilmiş bireylerin oluşturduğu toplumda, ilmen ve fikren zayıfların konuşacakları meselelere yer olmaz. Eğitimin en önemli konu olduğunu kabul etmeliyiz bir kere. Eğitimin tüm ana hatlarını en az anayasa kadar kuvvetli bir şekilde kanun haline getirmeli ve disiplinli bir şekilde yürütülmesini garanti altına almalıyız. Eğitimin bir kanunu olmalı ve bu kanun meclis tarafından yürürlüğe konmalı. Eğitimle ilgili tüzükler, yönetmelikler ve her türlü düzenleme bu kanunun içerisinde yer bulmalı kendilerine. Burada anlatmak istediğim işin ciddiye alınış şekli. O kadar ciddiye alınmalı ki Eğitimi Kanunu’ndaki en ufak değişiklik bile meclisin büyük çoğunluğunun onayına bağlı olmalı. Sistemin yürütmesi için de ayrı bir organizasyon yapmak gerekiyor ya da var olan teftiş-denetleme organizasyonlarını kuvvetlendirmek gerekiyor.

Hataların keşfedilmesi için toplumun her kesiminden fikirlere ihtiyaç var. Gündeme gelmiş ya da gelmemiş tüm vakalar analiz edilmeli, eksik noktalar tek tek tespit edilmeli. Bizim ülke olarak bilimde geri kalmamızın sebepleri, bilimsel bir konunun literatüründe katkımızın olmayışının ya da çok az katkısının oluşunun sebepleri iyi analiz edilerek önlemler geliştirilmeli. Her türlü fikre açık olmak ve iyi değerlendirmek gerekiyor. Daha önce de demiştim, yükselen medeniyetlerin eğitim hususunda özgürlükçü bir bakış açısı üretmeleri medeniyetlerinin yükselmesinin en önemli sebebi olmuştur. Bizim de özgürlükçü olmamız, yeni düşünceler açık olmamız gerekiyor.

Son bir nokta da virüslere dikkat etmek. İyi niyetle başlanılan böylesi atılımların önündeki en büyük engel ülkemizin yükselen bir güç olmasını istemeyecek olan odaklar olacaktır. Şeytanın sağdan yaklaşması gibi, milli olmayan, zehir olabilecek fikirleri de empoze etmeye çalışacaklar doğrudan savaş da açacaklar. Bu durumlar için de tedbirli olmak gerekecek böylesi bir atılım için.

Özetle, değişime eğitimden başlamak gerekiyor. Bu konu en önemli mevzu olarak her zaman masalarımızın üzerinde durmalı ve ne yapılması gerektiği hakkında sürekli fikirler üretilmeli. Değişikliğin sistemsel anlamda olmasına karşı çıktığımı yazmıştım daha önce. Sağlam bir sistem oturtulup yüzlerce yıl geçse değişmemesi gibi bir niyet olmalı ve korunmalı. İçerikse dinamik olmalı ve dünya üzerine (inşallah Türkiye’de de) bilimsel bir gelişme olduğu zaman dönemin bitmesi beklenmeden müfredatın içerisinde yer bulmalı. Doğru eğitim yarınları bize kazandıracak en önemli yatırımdır, başka ufukları araştırmaya gerek yok.

1 Kasım 2018 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir