Düşünceler ve Sohbetler [Epiktetos]

Epiktetos’un “Düşünceler ve Sohbetler” adlı eseri kısa kısa bölümlerden, nasihatlerden oluşuyor. Genel olarak Tanrı inancı, insanın dünyada cahilce dolaşıp Tanrı’yı aramaması üzerinde duruyor Epiktetos. Bu kadar bin yıldan günümüze bir kitabın kalabilmiş olması ilginç. Değişikliklerin olmaması imkânsız gibi geliyor bana fakat ana hatlarının benzer olma ihtimali var. Kendisi sakat bir köle olan Epiktetos zamanla bilgiye olan sevgisi sayesinde filozof oluyor.

Kitapta önemli Epikuros eleştirileri var. Malum, Epikuros hayattan haz alınması gerektiğini savunan bir filozof. Epiktetos ise erdemlerden yana. Bilginin peşinde koşmak isteyenin özgür ve mutlu olacağını ve fakat servet, mal, mülk yarışında ise geride kalacağını söylüyor.

“Endişeli, ıstıraplı olarak bolluk içinde yaşamaktansa, korku ve sıkıntılara yol verip, açlık içinde ölmek yeğdir.”


“Uzun veya kısa bir piyeste yönetmenin sana verdiği rolü oynamak zorunda kalan bir aktör olduğunu unutma. Eğer senin dilenci rolünde oynamanı münasip görmüşse, rolünü mümkün olduğunca iyi oynamalısın. Eğer bir topal veya prens veya ayaktakımından birinin rolünü oynamanı uygun görmüşse, yine başka türlü hareket etmemelisin. Zira sana düşen verilen rolü iyi oynamaktır. Fakat bur rolü seçmek başkasına aittir.”

Yukarıdaki satırlardan da belli olacağı gibi Epiktetos’un ana düşüncesi Tanrı fikri. Günümüze yakın zamanlarda yazılan dini kitaplarla benzerlikler keşfedilebilir.


Hür olmanın yegâne yolu elimizde olmayan şeyleri aşağılamaktır diyor filozof, başka bir düşüncesinde.


“Hayâyı, alçakgönüllülüğü, şeref ve haysiyeti muhafaza ederek servet toplamak mümkünse bana bunun yolunu göster.”

Maddi varlığı da çoğu yerde küçük görmüş düşünür. Erdemleri muhafaza etmeyi tüm maddiyata tercih ediyor. Bu yönüyle de tasavvufi düşünce ile paralellikler kurmak mümkün. Güvenilir olmak, alçakgönüllü olmak, haksızlık etmemek, tamahkâr olmamak sıkça zikredilen erdemler arasında. Muhammedî bir ahlak tavsiye ediyor sanki.

“Bir tek adam olman gerek. İyi ya da kötü, ama bir tek adam. Ya ruhi ya bedeni şeylerle uğraşmalısın. Kısacası ya manevi ya da maddi servet peşinde koşmalısın. Yani ya bir filozofun mizacını ya da avamdan birinin mizacını tercih etmelisin.”

Kitabın birinci kısmı düşünceler, ikinci kısmı sohbetler olarak ayrılmış olsa da ben arada bir fark göremedim. Bol bol nasihat etmiş düşünür. İnsan kendisine kurallar belirlemeli (ahlaki kurallar) ve bunları katı bir şekilde uygulamalı. Sessizliği konuşmaya tercih etmeli. Havai mevzuları bir kenara bırakmalı. Ciddi şeyler konuşmalı. Yemin etmemeli, evden dışarıda yemek yememeli (ilkçağda lokanta olmadığı için başkasının davetine gitme olarak anlaşılmalı bu nasihat.) Tarafgir olmamalı. Siyasi ya da sportif, hiçbir tarafı tutmamalı. Konuşurken edebe aykırı şeylerden bahsetmemeli. Her şeyi kararında yapmalı. Çok fazla spor, çok fazla içki, çok fazla yemek, çok fazla çalışmak bile iyi değildir. Hepsi kararında olmalı. Cahillerle oturup kalkmamalı, mecbur oturulduysa da yüzeysel konular konuşup derin mevzuları ayakaltı etmemeli. Cahillere vecizeler anlatılmamalı. Kimseyi yermemeli, kimseyi övmemeli, kimseden şikâyet etmemeli, kimseyi itham etmemeli, bilgiçlik taslamamalı, kendinden bahsetmemeli. Sefihlerle arkadaşlık etmemeli.


“İnsan bu dünyada Tanrının varlığının ve yarattığı eserlerin seyircisi, açıklayıcısı ve övücüsü olmalıdır.”

“Tanrının, bilmeniz ve tanımanız için gözünüzün önüne serdiği, kâinatın o muhteşem ve imrendirici manzaralarına hiç dikkat etmeden mi ölüp gideceksiniz?”
“Tanrı ne büyük.”

“Unutma ki bütün facialara zemin hazırlayanlar zenginler, zorbalar ve krallardır.”

“Biliyorum ki her doğan ölür, bu belirli bir kanundur. Öyleyse ölüme razı olmam gerekir. Çünkü ben sonsuzluk değilim. Sadece bir insanım; nasıl saat günün bir parçasıysa, ben de bütünün bir parçasıyım. Saat gelir ve geçer, ben de gelir geçerim.”

“Bilinmesi gereken ilk şey rabbani kayrasıyla her şeyi idare eden bir Tanrının mevcut olduğu yalnız hareketlerimizin değil duygu ve düşüncelerimizin de ondan saklanamayacağıdır. Sonra onun neliğini çözümlemek gerekir. Onun mahiyeti malum olduğu için ona itaat etmek ve rızasını kazanmak isteyenler tüm gayretini ona benzemeye sarf etmeli yani özgür, vefalı, hayırperver, merhametli ve efendi olmalıdır. Binaenaleyh senin düşüncelerin, sözlerin ve işlerin de tanrıyı taklit eden ona benzemeye çalışan adamın işleri, sözleri ve düşünceleri gibi olmalıdır.”

“Hiçbir şey bilmemelerine, en basit ve en zorunlu şeylerden bile haberdar olmamalarına rağmen önemli mevkilerde oturan insanların her şeyi bildiklerini iddia etmeleri çokça rastlanan bir hadisedir.”

“Bir hekim bir hastaya şöyle der, sıtmaya tutulmuşsunuz, hiçbir şey yememeniz gerekiyor. Yalnız su içebilirsiniz. Filozof da cahile şöyle der, azgın arzularınızın nihayeti yok, endişeleriniz bayağı ve sefilce. Kanaatleriniz sahte ve yanlış. Cahil öfkelenir ve çıkıp gider, aşağılandığını söyler, hasta ile cahil arasındaki bu fark neden kaynaklanıyor? Çünkü hasta acısının ayırımındadır cahil ise böyle değildir.”

“İnsanların iki şeyi ruhlarından söküp atması gerekir: Bencillik ve imansızlık.”

Bütün çağlar için geçerli olan o kadar güzel şeyler var ki kitapta. Hepsini buraya almam mümkün değil. Epiktetos; insanlığı felakete sürükleyenin, insanlığı ıslah etmek isteyenler olduğunu söyledikten sonra kaç milyar insan bu ıslahçılar yüzünden öldü düşünsenize… Bir insanı diğerinden üstün kılan meziyetinin para-pul-soy-makam değil de adalet, saffet ve vefa olduğunu söyledikten sonra insanların bakış açılarında ne değişti? Hâlâ geçer akçe para değil mi?


Epiktetos’tan, çağlar ötesinden gelen bu nasihatler, Cemal Süer tarafından Türkçeleştirilmiş Kaknüs yayınları tarafından basılmış,176 sayfa.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir