Dune Mesihi -Dune II- [Frank Herbert]

Frank Herbert’in Dune serisi “Dune Mesihi” ile devam ediyor. Serinin bu ikinci kitabında, çöl gezegenine bir asilzade olarak gelmiş olan Paul, binlerce gezegenin imparatoru olarak karşımıza çıkıyor. Kişiliğinin etrafında oluşmuş bir din, bu din uğruna yapılan cihatlarla geçen on iki yıl, ele geçirilen binlerce gezegen ve savaşlar sırasında ölen 61 milyar kadar insan… Paul-Muad’Dib, tüm bu olup bitenlere huzursuz bir şekilde bakıyor. Özel yetenekleri sayesinde geleceği (ya da geleceğin sonsuz ihtimalini) görme gücü de onu rahatsız ediyor, tanrılaşmış kişiliğine tapan milyarlarca insan da… Tabi ki düşmanlar da boş durmuyor bu esnada, etrafında çeşitli dolaplar çeviriyorlar.

“Biz Tleilaxlılar, tüm evrende yalnızca maddenin doymak bilmez iştahının var olduğuna, tek gerçek maddenin enerji olduğuna inanırız. Ve enerji öğrenir. Beni iyi dinleyin, Prenses: enerji öğrenir. İşte biz buna güç deriz.”

“Fremenler uygar, eğitimli ve cahildir,” dedi Scytale. “Çılgın değildir. İnansınlar diye eğitilirler, bilsinler diye değil. İnanç yönlendirilebilir. Yalnızca bilgi tehlikelidir.”

“Halk düzen ister, çeşidi ne olursa olsun. Açlıklarının hapishanesinde otururlar ve savaşın, zenginlerin eğlencesi haline gelişini seyrederler.”

“Savaş yararlıdır çünkü birçok alanda etkilidir. Metabolizmayı harekete geçirir. Hükümeti güçlendirir. Genetik soyları yayar. Evrende hiçbir şeyin sahip olmadığı bir canlılığa sahiptir. Yalnızca, savaşın değerini anlayan ve bunu uygulayanların, kendi kaderini tayin etme hakkı vardır.”

Birinci kitap bir yükselişin ve intikamın kitabıydı, ikinci kitapta artık zirvede olan Paul huzursuzlukla tanışıyor. İnsana ait olmayan birçok özelliğinden dolayı rahatsızlık hissediyor.

“İmparatorluklar yaratılma dönemlerinde amaçsızlık sorununu yaşamazlar. Kurulduktan sonra amaçlar kaybolur ve onların yerini belirsiz ritüeller alır.
– Prenses Irulan’ın yazdığı Muad’Dib’in Sözleri”

Yazarın bu kitaptaki ana teması din olmuş gibi geldi bana. Din ve yönetim şekli ile ilgili bir çok düşünce satır aralarına yerleştirilmiş. İnsanların yeni bir dini kabulleniş şekilleri, bağnazlık seviyesine yükselmeleri, devlet yönetiminde dinin pozisyonu gibi kavramlar irdelenmiş.

“Hükümet aynı zamanda hem dinsel hem de iddialı olamaz. Dinsel tecrübe, kanunların kaçınılmaz olarak bastırdığı bir kendiliğindenliğe ihtiyaç duyar. Kanunlar olmadan yönetemezsiniz. Kanunlarınız, önünde sonunda ahlakın, vicdanın, hatta yönetme aracı olarak düşündüğünüz dinin yerini alır. Kutsal ayinler, anlamlı bir ahlakı şekillendiren tapınmadan ya da mübarek isteklerden kaynaklanmalıdır. Diğer yandan, hükümet, şüphelere, sorulara ve çekişmelere özellikle hedef olan kültürel bir organizmadır. Ben, seremoninin yerini inancın ve sembolizmin yerini ahlakın alacağı günün gelmekte olduğunu görüyorum.”

Birinci kitapla ilgili dediğimi bu kitap için de söyleyebilirim. Aforizmalar kitabı. Satır aralarında okuyacağınız mesajlar romanın üzerine bina edildiği fantastik dünyayla başa baş giden bir öneme sahip.

Elimdeki Arzu Taşçıoğlu – Deniz Vural çevirisi 300 sayfa civarında. 1997 yılında Sarmal Yayınevi tarafından basılmış.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir