Diri Diri Gömülmek

Son zamanlarda Edgar Allan Poe’nun, “Diri Diri Gömülmek” adlı hikayesi sık sık zihnimi meşgul ediyor. Hikâyede, diri diri gömülmekten korkan bir karakterden bahsedilir. O yıllarda yani 1800’lerde halk arasında böyle bir korku vardır ve yazara ilham olur. Hikâyenin kahramanı, diri diri gömülmekten korktuğu için yanında zil taşımaktadır. Okuyucu, hikâyeyi okurken diri diri gömülme korkusunu iliklerine kadar hisseder.

İnsanoğlunun iki temel içgüdüsel korkusundan birisi nefessiz kalmak bir diğeri de gözlerini kaybetmektir. Ani bir durumla karşılaşan insanların öncelikle gözlerini korudukları, el ve kollarını gözlerine siper ettikleri gözlemlenmiştir. Onlarca fobisi vardır insanların fakat nefes alamama en tepelerde yer alır. Allah kimseye vermesin, rahat nefes alamamak oldukça zorlayıcı bir deneyimdir.

Deprem sonrasında enkaz altında kalanları düşündükçe nefesim kesiliyor. Diri diri gömülmüş insanların varlığından haberdar olup gündelik hayati faaliyetlerimi sürdürüyor olmak üç haftadır zihnimi en çok meşgul eden mesele. Enkazlar var, altlarında diri diri gömülen insanlar var ve sayıları binlerle ifade ediliyor. Hepinizin benzeri duygular taşıdığınızı biliyorum ve yediğiniz ekmeğin boğazınızda takılıp kaldığının farkındayım. Konuştuğum, depremi yaşamış herkesten aynı sözleri duyuyorum. Kimse doğru düzgün yemek yiyemiyor, kimse doğru düzgün uyku uyuyamıyor üç haftadır. Bir şey yapamıyor olmak inanılmaz üzücü.

Bundan sonra ne yapacağını düşünenlere de aynı şeyleri söylüyorum hep. Günden güne yaşayacağız arkadaşlar bundan sonra uzunca bir süre. Elimizden bir şey gelmeyişinin üzüntüsü ile günden güne yaşayacağız. Depremzedeyiz biz. Büyük bir felaket geçti başımızdan ve fiziksel olarak iyi çıkmış olsak da maneviyatımız büyük yara aldı. Kendi yaralarımızın yanında çocuklarımızın yaraları var. Küçük yaşta başlarına gelen bu felaketin travmatik etkilerini belki bir ömür taşıyacaklar üzerlerinde.

Depremde enkaz altında kalanların çoğu ruhlarını teslim ettiler. Enkaz kaldırma çalışmalarından canlı çıkanların sayısı kaybedilenlere nazaran çok az. On ilde, binlerce bina enkazından daha fazla insanın çıkarılmasını beklemek aşırı bir iyimserlik zaten. Kalanların çoğu öldüler. Diri diri gömülerek öldüler. Bizler de uzunca bir süre yaslarını tutarak yaşayacağız. Hem enkaz altında kalarak ruhlarını teslim eden tanıdık-tanımadık insanlarımız için yas tutacağız hem de enkaz altında kalmış maneviyatımızın yasını tutacağız.

Yeniden inşa etmeliyiz. Memleketimizi de maneviyatımızı da yeniden inşa etmeliyiz. Bu sefer daha akıllı, bu sefer daha ciddi yeniden inşa faaliyetlerine girişmeliyiz. Önce düşünsel bir inşa olmalı bu. Zihniyetlerimizi depreme hazırladıktan sonra binalara bakabiliriz ancak. Paraya endeksli, kazanma hırsına endeksli, insanı merkeze oturtamamış düşünce yapısını yıktıktan sonra yeni döneme hazır olabiliriz ancak. Aksi halde felaketler yakamızı bırakmayacak hiç.

Depremden dolayı zarar gören her şehirde, görünür bir yerde deprem anıtlarımız olmalı. Malatya merkezindeki Yeni Cami’nin yıkıntıları oradan hiç kalkmamalı. Aklımızdan deprem fikri hiç çıkmasın diye o kalan bir duvarın önüne diri diri gömülen binlerce insanımızın isimleri tek tek yazılmalı. Bu felaketi hiç unutmayalım diye her şehrin en görünen yerinde bir yıkıntı kalmalı. Hayatlarını kaybetmiş binlerce insanımızın yaslarını ömrümüz boyunca tutalım, her bakışta yaşadığımız acıları hatırlayalım, her geçişimiz ruhlarına birer Fatiha hediye edelim diye.

1 Mart 2023 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir