Cyrano de Bergerac [Edmond Rostand]

Tiyatro eseri olan Cyrano de Bergerac ilk defa 1897 yılında oynanmış. Eminim o günden itibaren defalarca sahnelenmiştir bu eser. Sadece tiyatro eseri olarak kalmamış, defalarca sinemaya da uyarlanmıştır hikâye. 1950 yapımı olanı benim dikkatimi çekmişti, 1990’da da Gerard Depardieu’nun başrolünde oynadığı bir versiyonu da çekilmiş. Tiyatro eserinin metnini henüz lise yıllarında okumuştum. O günden beri her zaman en’ler listemde olmuştur bu eser.

Cyrano de Bergerac, gerçek bir karakter. Edmond Rostand’ın tiyatro eserindeki Cyrano’ya 1600’lü yıllarda yaşamış olan ve iki eseri günümüze kadar gelmiş olan yazar Savinien Cyrano de Bergerac esin kaynaklığı etmiş. Gerçek Cyrano da maceracı ruhunun peşinden giderek orduya yazılarak silahşor olmak istemişse de ağır bir yara alınca bu sevdadan vazgeçmiş. Öteki Dünya adında bir eserini de okumuştum. Kahramanını aya seyahat ettiren gerçek Cyrano’ya Edmond Rostand’ın karakteri olan Cyrano İstemem Eksik Olsun diye başlayan bölümde şöyle selam gönderir:

Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,

Edmond Rostand’ın Cyrano de Bergerac oyunu beş perdenden oluşmaktadır. Hikâye edilen şövalye-savaşçı-silahşor Cyrano Tanrı’nın kendisine lütfetmiş olduğu şairlik yeteneğini kullanarak şiirler yazmakta fakat Tanrı’nın kendisine lütfetmemiş olduğu güzellikten dolayı da üzüntü çekmektedir. Kuzeni olan Roxane’a aşkını bu yüzden itiraf edemeyip kendisini gündelik hayatın karşısına çıkardığı kavgalara vermiştir. Bükülmez bir bileğinin, keskin bir kılıcının varlığı da kavgalarında kendisini yenilmez kılmaktadır. Mağlup olduğu tek alan aşktır.

Birinci Perde: Hotel de Bourgogne’da Bir Temsil başlığını taşıyan bu perdede Cyrano oynamasını istemediği bir tiyatro oyuncusunun sahneye çıktığını haber alır ve tiyatroyu basar. Christian ve Roxane de oradadır. Roxane, Cyrano’nun kuzeni, uzaktan uzağa Christian ile bakışarak bir aşk yaşamaya başlamıştır. Cyrano ise Roxane’a henüz duygularını açamamıştır. Tiyatroyu basan Cyrano herkesin içinde oyuncuyu tahkir eder ve oynamasına mani olur. Halkın tepkileri karşısında da tüm parasını ortaya koyar ve bilet paralarının bununla ödenmesini söyler. Burada Cyrano’nun inatçı kişiliği, cesareti, paraya değer vermeyişi aksine sanata, şiire ve tiyatroya verdiği değer ortaya çıkar. Yaptığının başına bela açacağını söyleyen birisiyle konuşurken arkasında kimsenin olmadığını söyler ve yegâne dayısı olarak kılıcını gösterir. Cyrano kılıcına çok güvenmektedir. Aynı adamı başından savarken bir anda adamın burnuna baktığı vehmine kapılır şövalye. Sonra burnu ile ilgili konuşmaya başlar. Burnu hususunda çok hassastır ve bahsedenlerle düello edip öldürdüğü bile olmuştur. Bunu bilenler bu buruna laf etmek şöyle dursun, bakmaya bile cesaret edemezler.

Yassı burunlu aptal, küt burunlu budala!
Ben iftihar ederim böyle bir fazlalıkla.
Çünkü büyücek burun sevimli, iyi nazik,

Meselâ benim gibi, gönlü açık, başı dik
Bir insanda bulunur yoksa sizlerde değil.
Bunu iyice öğren, sonra karşımdan çekil.
Meselâ şu tokatım,
(Tokat atar.)
Ne bulur ki bu yüzde?
Bu yokuşu olmayan, eğri büğrü düzde,
Hangi arıza karşı gelir bu meramına,
İnat, gurur, haysiyet, hatta burun namına?
(Omuzlarından tutarak çevirir ve tekmeyi yapıştırır.)
Nitekim şu zavallı tekmem de gitti boşa!

Böyle diyerek adamı bir güzel döver ve arkasından kalabalığa seslenir. Bu menü sıradan halk içindir. Burundan bahseden ya da yan bakan dayağını yer gider. Fakat asilzadelerden birisi buruna laf edecek olursa onun hakkı ise kılıçla verilecektir: “Kibarlar için yasa, çizme değil kılıçtır.” Kalabalığın arasından çıkan birisi bu adama haddini bildirmeye niyetlenir. Aynı adam daha önce Roxane’ı rahatsız ederek göze batan arkası kuvvetli bir asilzadedir. “Burnunuz ne kocaman” der ve gardını alır. Fakat cevabını efsanevi bir şekilde alacaktır:

Bu kadarı az
Delikanlı! Halbuki neler neler bulunmaz
Söyleyecek! Asıl iş edada. meselâ bak,
Hoyratça: “burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak
Dibinden kestirirdim! Dostça: “yana yatmaz mı?
Senden evvel davranıp kadehine batmaz mı?”
Tarifle: “burun değil bir kere, coğrafyada
Böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!”
Mütecessis: “acaba neye yarar bu alet?
Makas kutusu mudur, divit midir izah et!”
Zarifâne: “kuşları sevdiğiniz besbelli!
Yorulmasınlar diye yavrucaklar, temelli
Bir tünek kurmuşsunuz!” pür neş’e: “birader, şu
Koskocaman burnunla tütün içince, komşu
“yangın var!” demiyor mu?” müdebbir: “aman yavrum!
Bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!”
Müşfik: “yaptırın ona küçücük bir şemsiye,
Yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!”
Alimâne: “görmüştüm Aristophane’da belki
Hippocampelephantocamélos adındaki hayvanın
Burnu gayet büyükmüş! Sen ne dersin?”
Nobran: “zaten bilirim, sen misafir seversin,
Bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat!”
Şairâne: “ey burun! Bütün cihana inat,
Seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir
Tek rüzgâr bulunamaz, karayel istisnadır!”
Hazin: “bir de kanarsa, Kızıldeniz! Ne belâ!”
Hayran: “Lavantacıya ne mükemmel tabela!”
Lirik: “bu tanrıların bindiği bir gemidir!”
Safiyâne: “abide ne günleri gezilir?”
Hürmetkârâne: “beyefendi kibarsınız muhakkak,
yoksa imkânı var mı cumba sahibi olmak?”
Köylü: “vış anam! Bu ne? Bilmem guş mu balıh mı?
Yoksa bir tohuma gaçmış salatalıh mı?”
Sivri akıllı: “bunu tombalaya koymalı!
Kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?”
Ve hıçkıra hıçkıra, nihayet, Pyrame gibi:
“Bu ne felâket! Bu ne musibettir yarabbi!
Böyle berbat edip de yüzünü sahibinin,
Şimdi de utancından kızarıyor bak hain!”
-olsaydı biraz nükte, biraz malûmatınız,
İşte karşıma geçip bunları sayardınız.
Fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar,
Neyleyim Cenab-ı Hakk ihsan buyurmamışlar!
Zaten bir parça icat kudreti olsa bile
Böyle seçkin, muhterem hüzzar önünde hele,
Bana bu şakaları yapamazdınız elbet.
Ağzınızdan çıkmaya daha olmadan kısmet
Bunlardan birinin en ufak başlangıcı,
Karşınıza çıkardı Bergerac’ın kılıcı!
Ben bunları söylerim oldukça belâgatle;
Başkasından dinlemem fakat tekini bile!”

Aynı sahnede karşısındaki adam eldiveninin bile olmayışı, bir köy asilzadesi oluşunu söyleyerek Cyrano’yu aşağılamak ister.

Evet ama, çok şükür, maneviyatım zarif!
Hayır, bir züppe gibi takıp takıştıramam,

Elbisem gösterişsiz olunca süsüm tamam olur.
Bilhassa ihmal etmediğim şey budur:
Yıkanmamış hakaret, paçavra olmuş gurur,
Uykudan vicdanımın gözleri çapak çapak,
Ve kirli endişeler ile sokağa çıkmak…
Yürürken, sırmadan çok parıldar her tarafım:
Hürriyetim, gururum, şahane itikâfım,.
Göğsüme sıralarım, büküp bıyıklarımı,
Bir alay kordon değil, kahramanlıklarımı.
Çarpık, pörsük bir vücut değildir, bu her zaman.
Bir korse giymiş gibi ruhumdur dimdik duran!
Her yerde bir erkekçe sayhadır her satırım,
Hakikati bir mahmuz gibi şakırdatırım.

Düello başlar ve Cyrano bir balad okuyarak maharetini gösterir, kendine hakaret eden asilzadeyi şişler ve yoluna devam eder.

Hotel De Bourgogne’da Bir Temsil Roxane’ın, Cyrano’ya haber göndermesi ve Cyrano’nun bu haberle ilgili hayaller kurması ile neticelenir.

İkinci Perde Şairler Kebapçısı adını taşıyor. Burada Cyrano heyecanla kendisiyle görüşmek isteyen kuzeni Roxane’ı beklemektedir. Cyrano, âşık kafasıyla aşkının da kendisine açılacağını düşünmektedir fakat kazın ayağı öyle değil. Roxane, Cyrano’ya bir aşk itirafından bulunur fakat aşkın öznesi Christian adındaki bir gençtir. Kendisine ağabeylik etmesini ve bu gence göz kulak olmasını ister kuzeninden. Cyrano’nun hayal kırıklığı ifade edilebilir boyutlarda değildir. Yaptığı kahramanlıklardan dolayı kendisini kutlamak isteyenleri tersler, ikbal vadedenleri kendine düşman eder. Bu konuda onu uyaranlara da şu efsane ile cevap verir.

Ya ne yapmak lâzımmış?
Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
Bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi,
Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
Kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
İstemem eksik olsun! Herkes gibi, koşarak,
Yabanın zenginine methiyeler mi yazmak
Yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
Karşısında takla mı atmak lâzım her zaman?
İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli?
Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim?
Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim?
İstemem eksik olsun! Tazıya tut, tavşana
Kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye bana
Tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi
Susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
İstemem eksik olsun! Bir kibar salonunda
Kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda,
Marifet şiire koyup kameri, yıldızları,
Aşka getirmek midir, evde kalmış kızları?
İstemem eksik olsun! Yahut şan olsun diye,

Meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye
Şiir mecmuası mı bastırmalı? İstemem
Eksik olsun! Acaba bulup bir alay sersem
Meyhane köşesinde dâhi olmak mı hüner?
İstemem eksik olsun! Bir tek şiirle yer yer
Dolaşıp ta herkesten alkış mı dilenmeli?
İstemem eksik olsun! Yoksa bir sürü keli
Sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı?
Yoksa ödüm mü kopsun bir Allahın aptalı
Gazeteye bir tenkid yazacak diye her gün?
Yahut sayıklamak mı lâzım: Adım görünsün
Aman! diye şu meşhur Mercure ceridesinde
İstemem eksik olsun! Ve tâ son nefesinde
Bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek,
Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,
Karşısında zoraki sırıtmak her abusun.
Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!
Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı
Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya

Kalemine sarılmak ve ancak duya duya
Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine,
Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
Ara hakkını hattâ kendi nefsinden bile.
Velhasıl bir tufeylî zilletiyle
Tırmanma! Varsın boyun olmazın söğüt kadar,
Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?
Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!

Christian ile tanışır Cyrano. Christian yakışıklı bir gençtir, başkaca bir özelliği yoktur. Cyrano bunu fark eder ve Roxane adına üzülür. Christian’a Roxane’ın kendisinden mektup beklediğini söyler fakat Christian’da yetenek mevcut değildir. Bunun üzerine iş başa düşer ve Cyrano büyük bir erdem örneği göstererek Roxane’a mektup yazma işini üstlenir. Sevdiği kadını başka birisine vermektedir fakat aşkını kendi kelimeleri ile âşık olduğu kadına anlatabilecektir.

Oyunun üçüncü perdesi Roxane’ın Busesi adını taşıyor. Burada Christian ile Roxane’ın aşkı olgunlaşmıştır bir miktar fakat henüz çok uzun bir zaman geçmemiştir. Mektuplarını Cyrano yazıyordur ve Roxane bu edebi dili bu genç adama ait sanmaktadır.

Roxane’a âşık olan bir asilzade daha vardır ve dönemin muktedirlerinden Kardinal Richeleu’nun yeğenidir bu adam. Aynı zamanda Cyrano ve Christian’ın bağlı olduğu birliğin de komutanı olan bu adam bir akşam Roxane’a gelerek savaşa gidişi haberi verir, Cyrano’ya düşmandır bu adam dolayısı ile bölüğünün askerlerini zor işlere koşturacağını tahmin etmek zor değildir.

Christian da gitmeden Roxane’ı görmek ister fakat bu defa mektupla değil yüz yüze ifade etmek istiyordur kendisini. Fakat belagat yeteneğindeki eksiklik yüzünden sevgilisine rezil olur. Tam Roxane hayal kırıklığı içerisindeyken Cyrano meydana çıkar. Roxane’ın balkonunun altında geçen sahnede önce Cyrano’nun kulağına fısıldadıklarını tekrar eder Christian. Sonra gecenin karanlığından istifade ederek kendisi konuşur Cyrano. Roxane sözleri Christian’ın söylediğini düşünmektedir. Christian’ın derdi ise Roxane’dan bir öpücük koparabilmektir. Araya girerek Cyrano’dan bunu sağlamasını ister. Cyrano tüm yeteneğini aşkıyla birleştirmiş ve ortaya dökmüştür. Neticede buseye ikna eder genç kadını ve Christian balkona tırmanır. O sırada Cyrano aşağıda hüzün içindedir.

Bu hüznü olaylar takip eder, askerler savaşa gitmek zorundadır. Bu perdenin içinde bir yerde yine Savinien Cyrano de Bergerac’a selam çakar Rostand. Cyrano aydan düşmüştür ve tafsilatı ile açıklama yapmaktadır. Yukarıda bahsettiğim eserin bir kısmının özeti şeklindedir bu açıklamalar. Nihayetinde bu perde Roxane ve Christian’ın evliliği ile biter. Evlenirler evlenmesine ama aynı gece askerler yola çıkmak zorunda kalır savaş için.

Dördüncü perde Gaskonya Beyleri adını taşımaktadır. Perde, cephedeki askerlerin sıkıntıları ile açılır. Cyrano her şeye rağmen neşelidir, nüktedandır. Her gün Roxane’ın mektubunu düşman hatlarını geçmek bahasına da olsa gönderir. Zorluklar onu yıldırmamaktadır.

İsterim ki bir akşam üstü, kızıl bir sema
Altında can vereyim bir nükte savurarak,
Haklı bir dava için vurularak, vurarak.
Ah ölmek, kendine denk bir düşman eliyle,
Kılıçla, silahların mutlak en asiliyle,
Kalbinden vurularak çimenlere serilmek,
Ve ölüm döşeğine girmeden ölebilmek,
Fakat erkekçe ölmek, titremeden, solmadan;
Kanlı dudaklarında nükte eksik olmadan.

Fakat kritik bir hata yapar Cyrano. O kadar candan ve etkili mektuplar yazar ki, Roxane kalkıp cepheye gelir. Christian’ın bu kadar mektuptan haberi yoktur hâlbuki. Roxane cepheye gelip asıl aşkın Christian’ın yakışıklılığına değil de ruhuna duyduğu aşk olduğunu itiraf edince Christian anlar ki aslında Cyrano’yu seviyordur Roxane. Cyrano’yu bulur ve aradan çekilmek istediğini söyler. Fakat ne yazık ki Cyrano tam da durumu izah edecekken kader sillesini vurur ve Christian cephede vurulup ölür. Bunun üzerine Cyrano yine asaletini gösterir ve Christian’ın ruhunu incitmemek için durumdan Roxane’a bahsetmez. Aşkını kalbine gömmek bahasına hem de.

Beşinci ve son perde Cyrano’nun Gazetesi adındadır. Aradan 15 yıl geçmiştir ve aşklarını kalplerine gömen iki kuzen, Cyrano ve Roxane mutat görüşüp Christian’ı yâd etmektedirler. Roxane bir manastıra kapanmıştır. Cyrano ise her cumartesi kuzenini ziyarete gelir. Cyrano her zamanki gibi düşman biriktirmektedir. Üstelik beş parasız, fakir bir insandır. Kimseden bir şey istemeye gururu müsaade etmez zaten.

Nihayet oyunun son sahnelerine gelinir. Cyrano, 15 yıldır ilk defa kuzenini ziyarette gecikmiştir. Bir gün önce çekemeyenlerinden birisi kafasına bir kalas atmıştır zira. Ziyaret normal başlar fakat konuştukça Cyrano ağırlaşır. Christian’ın cepheden Roxane’a yazdığı son mektubu okuma faslında bir anda Roxane aydınlanır. Gerçek aşkı Cyrano’dur. Fakat ağır yaralı Cyrano hezeyanlar içindedir artık.

Bakın az kalsın gazetemin
En son havadisini unutuyordum ama
Ayın yirmi altısı cumartesi akşama
Doğru, eceli kaza gelip cana yetti;
Cyrano de Bergerac maktulen vefat etti.

Hezeyanlar devam eder ve asil şövalye ruhunu teslim eder:

Felsefeyi severdi, şiirden de anlardı,
Şairdi musikide hayli behresi vardı.
Laf altında kalmazdı, yaman bir silahşördü;
Başkası hesabına bazen aşık olurdu.
Rahmetlinin Cyrano de Bergerac’tı adı;
Her şey olayım derken hiçbir şey olamadı

Sonunda bu acılı hikaye, Cyrano’nun gururu ile vefatı ile sona erer. 270 sayfalık bu güzide eserin basımını Remzi kitabevi yapmış fakat çevirideki mükemmellik apayrı bir övgü konusu. Bir tiyatro eserini manzum bir şekilde çeviren bu yetenek Sabri Esat Siyavuşgil. Ruhu şad olsun hem Siyavuşgil’in hem de bu destanı yazan Rostand’ın.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir