Çürümeye Terk Edilmiş Koşu Bantları Aşkına

Ondan sonra da soruyorlar memleketin durumu niye iyiye gitmiyor diye. Gitmez çünkü israf var. Siz istediğiniz kadar dolar bozdurun. Sonunda o dolarların düşmesi ve yükselmesi arasında ortaya çıkacak olan kar gidip yine Coni’nin Maykıl’ın cebine girecek. Daha geniş bir perspektiften bakmak lazım. Daha kalıcı önlemler almak lazım. Öncelikli olarak sürekli olarak üretimin artırılmasını öngören bu çarktan kurtulmamız lazım. Çok üret, çok pazarla, çok sat, çok reklam yap, çok israf ettir, kullan-at… Kurtulmamız gereken işte bu kısırdöngü. Onlar ürettikçe biz tüketiyorsak zincirlerimizden kurtulamayız. Onlar tüket dedikçe tüketiyorsak esaretten kurtulamayız. Tutumlu olmayı, israf etmemeyi sadece bizim öğrenmemiz yetmez. Yeni nesiller yetiştirirken en temel kavramlardan birisi olarak sürekli gündemde tutmalıyız tasarruflu olmayı.

Bakın dünyadaki ekonomik sistem şöyle işliyor. Fabrikalar sürekli üretim yapıyorlar. Tam kapasitede, hiç durmaksızın üretiyorlar. Pazarlamacılar da tüm üretimi satmaya uğraşıyorlar. İhtiyacınız olsun olmasın. O ürün ihtiyacı olmayana dahi pazarlanmak zorunda. Her birimiz gündelik hayatlarımızı şöyle bir incelersek ne kadar gereksiz eşyaya sahip olduğumuzu göreceğiz. Neden bu kadar eşya biriktirdik? Hangisi gerçekten olmazsa olmazımız? Masa mı, sandalye mi, sadece aydınlatma ihtiyacımızı 5 liraya halledebilecekken neden yüzlerce liralık süslü şeyler kullanıyoruz? İsraf kanımıza işlemiş çünkü. Yerde gördüğü ekmek parçasını öpüp başına koyan nesillerin yerini her gün tonlarca ekmeği çöpe döken nesiller aldı. Kullan-at kültürü o kadar yaygınlaştı ki, kullanarak bile değil, kullanmadan attıklarımızla Afrika kıtası doyacak halde.

Koşu bandı sadece bir örnek. Artık her evde paslanmaya bırakılmış birer spor aleti var neredeyse. Bir hevesle alınmış fakat giyilmemiş kıyafetler, ayakkabılar. İçinizdeki tüketim canavarını diri tutmak için sürekli dönüp duran reklamlar ve tüm bu zihin bulandırıcı etkilerin kıskacında insanımız. Çöpe atılan milyonlar, milyarlar. Bakın gezin Malatya’yı, yeni yapılan evlerin arasında küveti ya da jakuzisi olmayanı bulmanız çok zordur. Aynı şekilde, sorun bu evde oturanlara, hepsi de küvetin içine kova koymuş maşrapayla kafasından aşağı su dökerek yıkanıyor. Bizim kültürümüze aykırı çünkü küvet. Pis suyun içinde yıkanılmaz bizde, su akıp gitmelidir temiz olmak için. Yine de bu israf tüm memleketi sarmalamış durumda. Aynı adam ev alırken küveti var mı yok mu özellikle soruyor üstelik. İşte yıkılması gereken bu zihin yapısı. Verimli kullanılmayan tüm kaynakların altyapısında verimliliği bilmeyen, tüketmeye alışmış, müsrif zihin yapılarımız geliyor.

Sevgili dostlar, çok şey kaybediyoruz israf ederken. Bir Türkiye daha kurulur boşa harcadıklarımızla. Boşa harcadığımız zaman, boşa harcadığımız sağlıkla başlar liste; kullanarak ya da kullanmayarak attıklarımıza, boşa ısıtıp soğuttuğumuz yüzlerce metrekarelik evlerimize kadar uzanır. Ekonomik buhranlardan kurtulmamızın en önemli şartlarından birisi israfı terk etmemizdir. İsrafı terk edebilmemizin en önemli şartı da israfın ne olduğunu bilen, verimliliğin gereklerinden haberdar nesiller yetiştirmemizdir.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir