Çukurya

Sabahın erken saatleri, bir servis minibüsü ara sokaktan hızla geçiyor. Hava yağmurlu ve şehrin tüm çukurları suyla dolmuş vaziyette. Genç bir çocuk annesiyle sokaktan yürürken tam çukurun yanında minibüsle karşılaşıyorlar. Klasik bir buluşma, minibüs yoluna devam ediyor, anne-oğul çamurlu suyla aldıkları soğuk duşun şokuyla kalakalıyorlar oldukları yerde. Genç elini kaldırıp minibüsün arkasından duyamadığım bir şeyler söylüyor. Servisçi sağlam bir küfür yedi diye geçiriyorum içimden. O küfrü duysa inip bir de dayak atar ve bence haklı da olur. Malatya’da yaşıyorsanız çukurların yerini bilmek ve bilhassa yağmurlu havalarda bu çukurlardan uzak durmak zorundasınız.

Ben henüz bu tür bir duş almış değilim yağmurların başlamış olmasına rağmen. Çünkü yolumun üzerindeki çukurların hepsinin yerini biliyorum. Misal her gün geçtiğim bir sokak var, art arda dizilmiş üç dört tane çukur var sokağın bir ucunda. Geçen sene gaflete düşmüş bir kere ıslatılmıştım. Şimdi daha tedbirliyim. Bugün sabah üç tane inşaat işçisi çukurların tam yanında ayakta bekleşiyorlardı. İçimden uyarmak geçti ama garip olacaktı uyarı. Ben bunları düşünürken tam yanlarından bir araba geçti. Sokak bir arabanın ancak geçebileceği genişlikte olmasına rağmen arabalar hızla geçiyorlar. Üç işçi de sabah sabah ıslanmış oldular böylelikle. Yanlarından geçerken sokağı kolaçan etmekten yüzlerine bakamadım. Aynı akıbete uğramak istemiyorum neticede.

Yağmurlu havaların en büyük sıkıntılarından biri de yeni açılan çukurların belli olmaması. Geçenlerde arabamla giderken daha önceden görmediğim bir çukura düştüm. Kısa süreliğine şoka girdim ve arabanın ön kısmının dağılmasını ya da en azından lastiğin yerinden fırlamasını bekledim. Neyse ki kazasız atlattım bu hadiseyi ve makul her Malatyalının yapacağı gibi kuyunun (ya da çukur) yerini aklıma yazdım, ertesi gün geçerken etrafından dolaştım. Yalnız bu etrafından dolaşma işini yaparken biraz dikkatli olmak gerekiyor. Malatyalı sürücüler yukarıdaki servisçi ve diğer örnekte olduğu gibi “nezaket” adını verdiğimiz modası çoktan geçmiş olan kavramdan haberdar olmadıkları için sizi risk altında bırakabilir, en azından arkanızdan kornaya abanabilirler. Siz istifinizi bozmadan çukurlara dikkat ederek yolunuza devam edin.

Malatya kelimesi Hititçe bal ya da bal gibi tatlı meyve anlamına gelen “melid” kelimesinden türemiştir. Bal ülkesi anlamına gelir. Kayısıdan başlayarak tüm meyvelerimizin bal gibi tatlı olduğu konusunda hemfikiriz Hititli hemşerilerimizle fakat mevsim itibariyle düşünüldüğü zaman kayısıyla teşrik-i mesaimiz senede 1 ay, çukurlarla ise her gün baş başayız. Malatya’nın yanına Çukurya gibi yeni bir ismi eklememiz tuhaf kaçmasa gerek.

Bu arada büyükşehir olmuşuz. Hayırlı uğurlu olsun büyük şehirliliğimiz. O büyük şehrin idarecileri çalışmalarını insan eksenli yapmadıkları sürece; şehirde yaşayan tek bir insanın yerine kendilerini koyup bu insanın huzur ve rahatını nasıl sağlarım demedikleri sürece; ben kafama eseni yapayım, insanlar mutlu olmuyorlarsa kendi kabahatleri dedikleri sürece adımızdan başka hiçbir şeyimiz büyük şehir olmaz ve daha çok banyo yaparız çamurlu sularla.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir