Çiftlikbank Ne İlk Ne de Son

Kapitalist ekonomilerin kriz döngüsü ile büyük vurgunlarla sonuçlanan dolandırıcılık döngüsü arasındaki benzerlikler dikkatinizi çekti mi? Kumbara gibi düşünün. Çocuğunuza bir kumbara aldınız, üç kuruş beş kuruş, sizden aldığı harçlığa göre bir şeyler biriktirdi. Günü gelince de yani para artık arzu edilen bir seviyeye ulaşınca da kumbarayı açarak istediği şey uğruna parasını harcadı. Kapitalist ekonomilerde de benzeri bir durumu dikkatli bir gözlemci çıkarımsayabilir. Nedir, bir ülkede bir süre ekonomi gelişim gösterir. Üretim artar, milli gelir artar, refah görece olarak artar ve dolayısı ile birikim de artar. Birikimlerin artması da küresel vampirlerin iştahını kabartır ve o ülke için senaryolar üretilmeye başlanır. Tüm senaryoların ortak varış noktası ekonomik krizdir. Krizin adı değişir. Para krizi olur, finansal kriz olur, faiz krizi olur, bankacılık krizi olur. Ortak noktaları, ülkenin bir önceki krizden sonra bin bir bedel ödeyerek oluşturduğu tüm birikimi çekip almasıdır. Ülkenin birikimi bir anda toz olur uçar gider. Ekonomistler çıkarlar sonra, kriz sanki görünmez bir el tarafından çıkarılmış gibi edilgen ifadeler kullanarak olayları izah ederler. Bir süre mevzusu olur, sonra unutulur gider. Alışkanlık yarattığı için fazla üzerinde durulmaz.


Kitle dolandırıcılık hareketleri de benzeri bir şekilde gerçekleşir. Aradaki fark, bu türlü hareketlerin yukarıda bahsettiğim krizlere göre daha küçük olmaları. Ekonomik krizin minyatürüdür kitle dolandırıcılık hareketleri. Bir dolandırıcı peyda olur, halkın cebinde yeteri kadar birikiminin olduğu varsayımı üzerinden planlar yapar. Planların ne kadar zekice yapıldığını anlatmama gerek yok. Kötülüğün zihin açıcı bir efsunu vardır zira, bir insan kötülük düşünmeye başladığında kan dolaşımı hızlanır, zihni berraklaşır, çakraları açılır. Düne kadar bulaşıkçılık yapan adam bir de bakarsınız ki meşhur iş adamı olmuş, CEO olmuş. Hikâyenin kalan kısmını biliyorsunuz. Bin bir güçlükle biriktirilmiş, yastık altlarında saklanmış, eşten-dosttan, borç para isteyenden, yuva kurandan, aç olandan, açıkta kalandan gizlenmiş… Bununla da kalmamış, dişten, tırnaktan artırılarak birikmiş, icabında ihtiyaçlar ertelenmiş, nefsin arzuları törpülenmiş ve o para o yastığın altında saklanmış. Dolandırıcı piyasaya çıktığında o kadar güzel masallar anlatmış ki, bir koyup üç alma hayalleri rüyalara kadar dadanmış. Sonunda para yastığın altından çıkarak dolandırıcının mamelekinin parçası haline gelmiş. Geçmiş ola.


Çiftlikbank mağdurları üzülmesinler. Bundan önceki dolandırıcılık olaylarının mağdurları da üzülmesinler. Yüksek faiz vadinde bulunan bankalara para kaptıranlardan, faizsiz helal kazanç vadinde bulunanlara para kaptıranlara kadar binlerce mağdur var memlekette. Titan zincirlerini saymıyorum bile. Mesele şu ki, dolandırılmayacağından emin olduğunu söyleyen kimse yalan söyler. Her insanın bir hassas noktası vardır ve dolandırılabilir. İnsan, bunun farkına varmalı ve hırsızlığa karşı nasıl kapısını kilitliyorsa dolandırıcılığa karşı da mümkün mertebe hırslarını azaltmalı, vaatte bulunanlara karşı temkinli olmalı. Yine de tam bir koruma sağlamış olmaz dolandırılmaya karşı.
Asıl dikkat çekmek istediğim nokta şu. Eski çağlarda eline kılıç alan harami insanları soyarken bugün soygunculara kılıçtan daha keskin bir alet kullanıyorlar o da zekâ. Haince planlar yaparak dünkü atalarının kılıç zoruyla kazandıklarından kat kat fazlasını kazanıyorlar. Çiftlikbank olayındaki harami günümüzdeki diğer haramilere göre basit bir form. Amipten hallice. İşin kaymağını yiyenler, eski çağlardaki en büyük haramilerin genetik olmasa da davranışsal torunları, ülkeleri ekonomik kriz bahaneleriyle kandırarak tüm birikimlerini sömüren büyük aktörler. Kim bunlar derseniz artık hayal gücünüze kalmış, ister okyanusu geçin ister buzdolabınızı açın.

19 Mart 2018 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir