Büyüklere Davranma Adabı

Büyüklere davranma şekli de adab-ı muaşeret içerisinde incelenebilir. Büyüklerden kast ettiğim anne-baba ile yakın akrabalardan ziyade bize yabancı olan büyüklerdir zira anne-babaya davranma şekli yabancılara göre biraz daha fazla hassasiyet gerektirir. Benim burada kastettiğim büyükler yaş itibariyle bizden yirmi yaş ve daha fazla büyük olanlardır. “Neden yirmi yaş?” diye soracak olursanız bunun belirli bir sebebi yok, belki anne-baba olunabilecek yaş farkı olduğundandır. Eskiden, on yılda bir kuşak değiştiğinden bahsederlerdi fakat teknolojinin ve iletişimin çok hızlı ilerlemesi bu değişimin periyodunu daha da düşürdü. Bugün belki bir-iki senede bir düşünüş şekli bambaşka nesiller yetişiyor fakat genel olarak birisini büyük addedebilmek için yani bizim akranımız değil de büyüğümüz olduğunu düşünmemiz için en az yirmi yıllık bir yaş farkının olması gerekiyor. Bu kadar ve daha fazla yaş farkı daha fazla hayat tecrübesi manasına gelir ki, denenip kantara vurulana kadar ön kabullenme büyük olanın küçük olana göre daha tecrübeli olmasıdır. Yaşanmış olan fazla zaman da edinilen tecrübe ve çekilen sıkıntılar açısından bakılınca saygıya değerdir.

1- Büyük yanında edepli oturulur. Büyüklerin yanında ayak ayak üstüne atılmaz, yayılmış bir şekilde oturulmaz. Yaş farkı azsa ve karşılıklı müsamaha varsa aksi olabilir fakat anne-baba yaşına varan yaş farkında, müsaade olsa bile oturuş şekline dikkat edilir.

2- Büyüğün sözü kesilmez, konuşmak için müsaade istenir. Karşıdakinin lafını kesmek küçük dahi olsa saygısızlıktır. Büyüklerle konuşurken sözün sahibinin büyük olduğu düşünülerek söz ondan izinle alınır ve izinle geri teslim edilir. Büyük kişi bunamış olabilir, konuştuğu anlaşılmıyor olabilir. Her halükârda hürmet edilir ve sözü dinlenir. Sözün dinlenmesi buradaki en önemli ayrıntıdır. Aktif bir şekilde üretimin içinde olmayan ya da az olan, yaşı ilerlemiş kimse o yaşa kadar varlığını sürdürebilmiş, belirli bir tecrübeye sahip olmuş kişidir ki bilgi birikimi önemlidir. Can kulağı ile dinlenmelidir.

3- Büyük önden gider. Büyükle yürürken önüne geçilmez, belirli bir mesafe yakınında durulur. Apartman girişinde, asansöre binerken, otobüse binerken, kapıdan geçerken büyüğe yol verilir. Otobüs durağına otobüs yanaştığı zaman nezaket gösterilip önce binmesine müsaade edilir, yardıma ihtiyacı varsa yardım edilir. Bir eşya taşıyorsa yine yardım edilir.

4- Yemekte ve ikramda büyük önceliklidir. Misafir olan küçük bile olsa önce büyüğe ikram edilir. Yemekte de önce büyüğün başlaması beklenir. Önceden başlamak tabi ki müsaade ile mümkündür.

5- Büyüğe hitabet daha yumuşak olmalıdır. Büyüklerle konuşulurken akranlarla konuşur gibi teklifsiz olunmayacağı gibi daha yumuşak sesle konuşulur. İşitme güçlüğü çekmediği sürece ses yükseltilmez, senli benli olunmaz, yanlış bir şey yapsa bile kızılmaz, kızılsa bile belli edilmez. Yanlış yapsa dahi doğrudan yüzüne vurulmaz, ima ile anlatılmaya çalışılır.

6- Büyüğe selamı küçük verir. Arama, sorma, ziyaret etme açısından sorumluluk küçük olandadır. Yaşça büyük kişilerden aranmak, ziyaret beklemek olmaz. Burada vazife küçüğündür.

Kosova Savaşında 1. Murat savaş alanını gezerken düşman ölülerinin arasında hiç ihtiyar göremez, hepsi gençtir. Yanındaki vezirine sorar durumu, “Aralarında büyükleri olsa bu halde olurlar mıydı?” diye cevap alır. Toplumun içinde yaşlıların olması ve yol gösterebilmesi için “büyüklere saygı”nın anlaşılmış olması ve uygulanıyor olması gerekir.

29 Nisan 2018 Net Haber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir