Büyük Şeyler

Büyük adamların da küçük tarafları vardır. Büyük bir adamı yağmurdan kaçarken düşünün. Patronunuz, hocanız, aile büyükleriniz ya da televizyonda sık sık gördüğünüz küçük dağların sahibi olan bürokratlar, işadamları, yazarlar ve akademisyenler. Hepsinin de kişisel tarihinde en az bir tane yağmur hatırası vardır. Yağmur bardaktan boşanırcasına ya da en azından ıslatırcasına yağmaktadır ve büyük adam yağmurun altında hızlı hızlı ilerlemektedir. Büyük adamı yağmurdan kaçarken canlandırın gözünüzde. Yağmur yağıyor. Elinde bir tane kitap ya da gazete ya da çanta olan büyük adam bunu kafasına siper etmiş, boşta kalan eliyle de pantolonunun dizlerinden tutmuş paçalarını yukarıya çekiyor ıslanmasın diye. Ne kadar komik bir görüntü değil mi. Kafanızda bir tane büyük adam canlandırmışsınızdır kesin. Bir resmi olsa idi Nasreddin Hoca’yı canlandırmak isterdim ama ne yazık ki yok. Einstein kafamda yağmura aldırış etmeyecek birisi gibi canlanıyor. Keza Oğuz Atay’da. Bunların yerine ismi lazım olmayan birisini koşturuyorum yağmur altında. Bütün afra tafra yok olmuş. Hayatın karşısında galip gelmiş pozları yer ile yeksan olmuş. Zıplaya zıplaya koşturuyor. “Hocam dur rahmetten kaçma” desen; “Rahmetin üzerine basmamak için kaçıyorum” diyecek neredeyse.

Daha büyük kötülük yapmak isterseniz büyük adamınıza, karşıdan karşıya geçirin. Kaldırımdan insin, sağına soluna baksın. Sağına bakınca uzaktan bir arabanın o tarafa doğru yaklaştığını fark etsin. Sonra da hesap yapsın. Arabanın geliş hızı, kendisini uzaktan görünce hafiften frene basma ihtimali. Büyük adamımızın normalden biraz daha hızlı karşıya geçişi. Formülü kurduktan sonra hızlıca karşıya geçmeye başlasın. Karşıdan karşıya geçmek ne büyük eziyettir hafif yoğun trafikte. Hafif yoğun; arabaların ne durduğu ne de kesildiği bir yoğunluk. Sürekli araba vardır. Büyük adam bir yolunu bulup yolu ortalar. Diğer arabaların geçmesini bekler. Tam kendini atacakken karşı tarafa arabanın biri hızlanarak üzerine gelir. Korkup geri adım atar. Korna sesleriyle irkilir. Diğer yönden gelen arabaları gözden kaçırmış olduğunu fark eder ve ürpererek sağına bakar. Bir arabanın yekdiğerini sollamış üzerine doğru geliyor olduğunu görür. Ya karşı tarafa doğru koşar hızlıca ya da geldiği yere doğru koşar adım döner. Koşarken herkesten daha komiktir zira gündelik hayatında hep bir galibiyet rolü oynamaktadır. İnsani zaaflardan uzak olmasa bile etrafa bu mesajı vermeye çalışır sürekli.

Yağmurdan kaçarken zıp zıp zıplayan, yüz hatları gerim gerim gerilmiş, korku dolu büyük adam. Arabalardan kaçarken gözleri fal taşı gibi açık, tehlikenin ne taraftan geleceğini bilmez halde korku dolu büyük adam. Bir adam sizin gözünüzde ya da kendi gözünde ne kadar büyük olursa olsun her zaman sürdüremez büyüklüğünü. İnsanların arasındayken ya da kendi başınayken onlarca acziyeti ile uğraşmak zorundadır. Ya kendisi yapar onlarca hatayı ya da hastalık, yaşlılık gibi insani zaaflarla küçülür sürekli.

Hiçbir büyük adam yeterince büyük değildir. İnsan tabiatı itibariyle zayıftır. Büyük olduğunu düşünse de küçüktür. Kuvvetli olduğunu düşünse de zayıftır. Size büyük gibi görünmeye uğraşsa ve sizi buna inandırsa bile yalancıdır. Hiçbir insan büyük değildir. Bu yüzden küçük olduğumuzu, küçük kalacağımızı, başkalarının da küçük olduğunu, hiçbir zaman büyümeyeceklerini aklımızdan çıkarmayalım. Ne kendimizi büyük görelim ne de başkalarını büyütelim gözümüzde.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

4 thoughts on “Büyük Şeyler

  1. abi bununla alakalı okulun tuvaletinde bi yazı vardı ama buraya yazıp yazmama konusunda ciddi tereddütlerim var, olur dersen bi dahaki gelişimde yazarım.

    bu mevzu benim aklıma hep “başarı” mevzusu açılınca gelir. sokrates’i çiftçilik yaparken hayal ederim mesela, yunus’u esnaflık yaparken, mevlana’yı elektrikli süp,rge filan pazarlarken… biraz ayıp oluyor ama aklıma geliyor işte ne yapayım. muhtemelen acaip başarısız çiftçi, esnaf veya pazarlamacı olurlardı de mi?

    1. Olur, bence yaz. Bana muhalefet etmediğin sürece topluma muhalefet edebilirsin.

      Kapitalist dünya ile Mevlana’yı, Yunus’u bir arada düşünmek çok zor. Bir Türk büyüğünün dediği gibi. Ben o zamanda yaşasam Mesnevi’yi yazardım, Mevlana bu zamanda yaşasa dincarslan.net’i yapardı.

  2. abi bu birinci yurdun en alt katındaki studyi hatılarsın. orada bayanlar tuvaleti vardı. bi üst katında da erkekler tuvaleti. işte o erkekler tuvaletinde şöyle bi yazı vardı bi ara:

    – hayran olduğun kız alt katta hacet gideriyor.

    sanki mevzuyla alakalı gibi geldi bana: )

  3. evet direk alakalı.
    birinci yurt dedinde aklıma birinci yurt geldi. iibf’nin en alt katındaki tuvalet dışında tuvalet hatırlamıyorum okuldan. yalnız birinci yurdun banyosunu çok severdim. hamam duş karışımı, gürül gürül sıcak su. evde sular kesikse filan gelir yurtta banyo yapardım hatırlarsın. ne güzeldi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir