Bütün Öyküleri / Cilt 2 [Edgar Allan Poe]

Edgar Allan Peo’nin öyküleri gizemli bir ormanda seyahat etmek gibi. Gördükleriniz sizi hayrete düşürüyor. Görmediklerinizin gördüklerinizden daha fazla olduğunu düşünüyorsunuz ister istemez. Yazarın hayal gücünün derinliği muazzam bilgisi ile birleşmiş. Kendinden önce yazılmış olan her şeyi okumuş gibi Poe. Bunları da öykülerinde yer yer kullanıyor. Ender bulunan bir zekâ, ender bulunacak bir birikim, ender bulunacak bir hayal gücünün birleşimi ile ortaya çıkan, bulunamayacak özellikte öyküler. Kendinden sonra gelen onlarca büyük yazarı nasıl etkilediği de ortaya çıkıyor böylelikle.

Poe öyküleri, çocukluğumdan beri sık sık karşıma çıktı. Değişik öyküleri değişik yerlerden okumuştum. İki cildi okurken daha önce okuduğum öykülere de rastladım, ilk defa okuduklarıma da. Hepsinde de kitabın bitmeye biraz daha yaklaştığını düşünerek üzüldüm desem yeridir. Bu yüzden bu bin dört yüz sayfaya yaklaşan serüveni uzatmak için mümkün mertebe yavaş okudum. Sona yaklaşırken de ister istemez hızlandım zira ikinci cildin sonunda Arthur Gordon Pym’in Öyküsü ile Julius Rodman’ın Günlüğü adlı iki tane çok heyecanlı hikâye vardı. Bunlara hikâye demek de haksızlık oluyor bence, iki tane roman desek daha doğru. Bitirilmemiş olmaları onları bu külliyatın içine dâhil etmiş.

Birinci ciltte, Şişede Bulunan Mektup, Kızıl Ölümün Maskesi, Diri Diri Gömülme, Altın Böcek gibi çok etkileyici, iz bırakan öyküleri okumuştum. İkinci ciltte acaba beni neler bekliyor diye bir beklentiye girdim. Bu cilt Mizah ve Yergi Öyküleri ile başladı. Gözlük adlı hikâye bayağı eğlenceliydi, gözlük takmamakta ısrar eden bir gencin başından geçen ibretlik bir hadise… Şehrazat’ın Bin İkinci Gece Masalı, Bir Mumya ile Küçük Bir Tartışma gibi harika öykülerle devam eden Mizah Öyküleri’nden sonra Fantezi ve Uçuş Öyküleri başlıyor. Burada Hans Pfaall Diye Birinin Benzersiz Serüveni daha önce de okuyup heyecanla uzun zaman sağda solda anlattığım bir öykü olarak yeniden okuttu kendini bana. Bu öykünün ve tabi daha birçok öykünün günümüze kadar, Jules Verne dâhil birçok bilimkurgu yazarına ilham verdiğini düşünüyorum. Bir Haftada Üç Pazar öyküsü mesela, Seksen Günde Devriâlem kitabına ilham kaynağı olmuştur bence.

Poe enteresan bir yazar. Enteresan bir hayat hikâyesinde sahip. Henüz kırk yaşındayken gizemli bir şekilde hayata veda ediyor. Ürettiklerine bakınca, daha fazla şey sığabilirmiş bu hayata da diyor insan, bundan fazla daha ne yapabilirdi de diyor. Ben şiirlerini okumadım fakat öykülerini birkaç tekrarla bitirdim sanırım. Bu şekilde topluca bir daha okumak her şeyi beni çok mutlu etti. Gözden kaçırdığım birçok detaya da vakıf oldum böylelikle. Çeviren Hasan Fehmi Nemli, sanırım çok titizlenmiş kitabı çevirirken zira başka yerlerde rastlayamayacağım onlarca ayrıntıya da yer verilmiş. İletişim Yayınları ve eseri yayına hazırlayanlar harika bir iş çıkarmışlar. İlk kitap  da 700 sayfaydı ikinci de fakat bana hiç o kadar uzun gelmedi.

Başucu kitabı olması gereken müthiş bir deneyim.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir