Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu [Italo Calvino]

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu. Se una notte d’inverno un viaggiatore. Bu kitap, aslında kitap içinde kitap içinde kitap gibi. En sevdiğim filmlerden olan Inception gibi. Rüya içinde rüya içinde rüya. Yarım kalmış bir kitabın peşinden koşmakta olan okuyucunun karşısında başka bir kitap çıkıyor. Okurken bir bakıyor ki o da yarım. Sonrasında başkası geliyor, o da yarım. Böyle böyle yarım kalmış kitapların peşinde koşarken farklı okuma biçimlerini ve okur çeşitlerini de incelemiş oluyor. Takıntılı bir okur olan esas kişi, okuyucu, erkek okur ya da kitabı okuyan her kimse o; yarım kalan kitapların neden yarım kalmış olduğunu bulmaya uğraşıyor.

Kitabın ruhuna uygun olsun diye yarım bırakmam lazımdı bu kitabı. Yine de sonuna kadar gittim ve çeşitli okuma biçimleri arasında yazara ait olduğunu düşünebileceğimiz belki de bu kitabı sonuna kadar okumuş olanların her birinin ağzından çıkabilecek şu cümleye ulaştım: “Beyler, önceden şunu söylemeliyim ki, ben bir kitapta sadece yazılı olanı okumayı, ayrıntıları bütünle birleştirmeyi; bazı okumaları kesin olarak yorumlamayı, bir kitabı ötekilerden ayrı tutmayı; her birini kendindeki değişik ve yeni olan için okumayı severim; her şeyden çok da bir kitabı başından sonuna kadar okumaktan hoşlanırım. Ama bir süredir her şey ters gidiyor; bana öyle geliyor ki dünyada artık sadece havada kalan ve yolunu yitiren öyküler var.”

Sonrasında ağzına tıkıveriyorlar kelimelerini okurun. “Siz her öykünün başı ve sonu olması gerektiğine mi inanıyorsunuz? Çok eskiden bir öykü ancak iki şekilde biterdi: Bütün sınamalardan geçtikten sonra erkek ve kadın kahraman ya evlenir ya da ölürlerdi. Bütün öykülerin ana fikrinin iki çehresi vardır: hayatın devamı; ölümün kaçınılmazlığı.”

Yine de yazarın, kitabın sonuyla ilgili bir fikri varmış, son sayfaya varınca görebiliyor okur. Başına gelince. Ufak bir açıklamadan sonra “Bir kış gecesi eğer bir yolcu” adlı, elimdeki romanla aynı adı taşıyor olmasına rağmen aynı olmayan ve bitmeyecek olan roman başlıyor. Erkek okuyucu, kitabın asıl kişisi, bu romanın bitmeyişini kafasına çok takıyor. Kitapçıya koşunca, kitabın aslında “Malbork kasabasının dışında” adlı başka bir kitapla karışık bir şekilde basıldığını öğreniyor. Kitapçıda kadın okurla tanışıyor bu vesile ile, Ludmilla. Sonrasında farklı farklı yazarların farklı farklı romanlarına başlıyor ve bitiremiyor, başlıyor ve bitiremiyor.

Farklı bir şey denemiş yazar Italo Calvino, 1979 senesinde. Tam olarak anlatabilmiş olduğumdan emin değilim. Eğlenceli bir kitap ama, belki bir tekrar yapılsa daha da iyi anlaşılır. Belki de bunun böyle iç içe geçmiş bir eser olduğunu baştan bilseydim (sunuş kısmını okusaydım) daha verimli olurdu benim için. Her halükârda eğlenceli bir okuma oldu benim için.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan 250 sayfalık eserin çevirisini Eren Yücesan Candey yapmış.

“Uçmak, yolculuğun tersidir: Mekânın süreksizliğini aşarsın, yok olursun, kendi de zaman içinde bir tür boşluk olan bir süreç için hiçbir yerde olmamayı kabul edersin; sonra yok olduğun yer ve zamanla ilgisi olmayan bir yer ve anda ortaya çıkarsın.”

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir