Bir İnsanın Değeri Ne Kadar?

Yerine göre olabilir bu sorunun cevabı. Yerine göre, zamanına göre, parasına göre, eğitimine göre diye devam etmeli. Fakat en başta yerine göre. Uganda’da, Sudan’da, Nijerya’da yaşayan bir insanın değeri ile Danimarka’da, Fransa’da, Almanya’da yaşayan bir insanın değeri arasında dağlar kadar fark var. Afrika’da yaşayan insan basit bir hastalık yüzünden de kaybedebiliyor hayatını, sebebini anlayamadığı bir kabile savaşının neticesinde de. Öldükten sonra da hesabını soran çıkmıyor arkasından. Ölüm nedenini ortadan kaldırmak isteyen de. Avrupa’daki bir insan yolda yürürken ayağı taşa takılıp düşse, bir yerini incitse, kalkıp birilerini dava edebiliyor. Neticede büyük ihtimalle de haklı çıkıyor. Sorsanız ikisi de insan. Fakat dağlar kadar fark var ikisinin kıymeti arasında.

     Avrupa’dan Afrika’dan bize ne diyoruz. Türk insanın değeri ne kadar diye düşünüyoruz. Aralarda bir yerde olsa gerek. Ne Afrika’daki kadar ucuz, ne Avrupa’daki kadar pahalı. Yukarıda saydığımız değişkenlerin bazıları bizim insanımızı da etkiliyor. Zenginse kıymetli oluyor, fakirse ucuz. Yaşadığı yere göre de değişebiliyor kıymeti, eğitimine göre de. Zengin bir adam tarafından öldürülen bir kızın babası tüm ülkeyi ayağa kaldırarak katilin bulunma süresini kısaltabiliyor. Bu şekilde ölen insanın hayatı bir nebze de olsun kıymetlenmiş oluyor. Diğer yanda başka bir nice insan var ki boynunu büküyor evladının ölümü karşısında. Belki eğitiminden, belki alışkanlıklarından kaynaklanıyor bu; lakin neticede insanının kıymeti düşmüş oluyor. Buradan da bir insanın değerini oluşturan en önemli etkenlerden birinin de çevresindekilerden ve bizatihi kendisinden gördüğü kıymet olduğunu anlıyoruz. Bir insan kendine değer vermiyorsa, ailesinden ve yakınlarından kıymet görmüyorsa, hayatının çok ucuz bir meta haline gelmesi de çok normal.

     Sokağa çıkıp insanları izlemeye başlıyoruz. Bir şehir dolusu insan var. Köylüsü, kentlisi, okumuşu, cahili, uzunu, kısası… İnsanoğlunu betimlemek için bulunmuş yüzlerce sıfata rastlamak mümkün izlerken. Bu betimlemelerden bir kısmı da değerlerini ifade ediyor. Sokaktaki insanlar. Yol yapımı çalışması nedeniyle çamurun, tozun, toprağın arasından, araçların arasından geçen insanlar var. Bir trafik ışığında ya da yaya geçidinde ya da bozulmuş iki trafik ışığının (eskiden yaya geçidi olan) arasından geçmeye çalışan insanlar görüyoruz. Sıkıntı çeken, zorluklarla mücadele eden insanlar görüyoruz. Olması gereken şeklin bu olmadığını düşünürken biraz daha dikkat etmeye zorluyoruz kendimizi. Trafik ışıkları henüz yanmamışken 8-10 kişi kendini atıyor yola. Araçlar durmak zorunda kalıyor. Zafer kazanmışçasına bahtiyar olarak geçiyorlar karşıya. Araçlara kırmızı yanmak üzereyken de sürücüler deliriyor bir anda. Yayaların üzerine sürüyorlar araçlarını. Her ışıkta aynı senaryo tekrar edilip duruyor. Düzenin yöneticilerini, belediyesini, emniyetini suçlamak üzereyken durumun aslını anlıyoruz. Aslında ne belediyenin zerre kadar kabahati var ne de emniyetin. Sürücüsü de yayası da aynı insanlar. Kendilerine kıymet vermek yeteneğine sahip olmayan insanlar. İnsan olmanın erdemine ulaşamamış insanlar. Kendilerine kıymet vermedikleri için o yaya geçidinde kırmızıda durup yeşilde geçmiyorlar. İlkokuldan beri kendilerine öğretilen kırmızı ve yeşil ışıkların ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar aptal olmaları imkânsız. Esasında durumlar değerleriyle alakalı. Kendilerine vermeyi bilmedikleri değer aile ve çevrelerinden de değer görmeme olarak büyüyor ve toplum tarafından, yöneticiler tarafından da değer görmemek olarak son noktasına ulaşıyor.

     Kendisine kıymet vermeyen insana hiç kimse kıymet vermez. Dünya’da da bir insanı kıymetli ya da kıymetsiz yapan aslında her değişkenden bağımsız olarak insanın kendisine verdiği kıymettir. Yolun bir yerine yaya geçidi ve trafik ışığı yapmak insanın değer gördüğünün göstergesidir. Bu ışıkları umursamayan insan değeri hak etmediğini ispatlar. Böyle insanların her birinin başına bir tane trafik polisi de dikseniz bu insan kıymetsizdir. Başka bir şekilde değersizliğini ispat edecektir neticede. Gözlemlerimiz bizi başka bir yere götürüyor. Son olarak diyoruz ki bir insanı değerli yapan ne yaşadığı yer, ne cebindeki para. Bir insanı kıymetli yapan kendine verdiği değerdir aslında.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

2 thoughts on “Bir İnsanın Değeri Ne Kadar?

  1. insan kendine verdiği değer kadar değerlidir! İnsan kendine neden değer vermez? Bende bu soruyu cevaplamak istiyorum. İnsan anne karnından başlamak üzere, sevilmemişse, önemsenmemişse, ilgi görmemişse, görüş ve düşüncelerine saygı duyulmamışsa; yaşadığı her olay onun değersizlik duygusu hanesine bir sayı daha yazar. Yıllar geçtikçe değersizlik bu kişinin iliklerine işler. Bu kişi hayatta ne kazanırsa kazansın, ne yaparsa yapsın ancak kısmi zamanlı olarak kendisini değerli görür.Geriye kalan zamanda kendini değersiz ve yetersiz görmeye devam eder. Bu insanlar ben kendime değer veriyor demekle kendilerine değer vermiş olmazlar.

    Kendine değer veren bireylerden oluşan bir toplumun oluşması için toplumda doğan her çocuğun değer ve saygı görerek, ilgi görerek ve önemsenerek büyütülmesi durumunda gerçekleşir.

  2. evet, sorun çocukların yetiştirilme tarzında. saygı görmeden, hep azarlanarak büyüyen çocuklar neticede “kıymetsiz” bireyler oluyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir