Bin Yıl Önce Geldikleri Yere

Bir teröristin sözlerinden bir parça bunlar. Bir gazete bayindeki gazetelerden birinin ön sayfasında gördüm. Bizi bin yıl önce geldiğimiz yere geri yollayacaklarmış. Sözü uzatmadan cümlenin tahliline geçiyorum.

Cümlenin uzunca hali şöyle “Bu halk, onları, bin yıl önce geldikleri yere gönderir.”

Birinci olarak, bu halk. Bu halktan kastı Kürt, onlardan kastı Türk. Kürt ve Türk kelimelerinin bugünkü manalarıyla kullanılmalarının geçmişine bakarsak 150 sene. Fransız İhtilali’ne kadar götür derseniz 250 sene. Daha öncesi yok. Cümledeki mantık hatalarından birisi bu. Bu halktan kastedilen kim? Onlardan kastedilen kim? Bu halk da, onlar da 300 yıl önce kendilerini Türk ya da Kürt olarak ifade etmiyorlardı. Ön kimliklerinde milli vurguya yer yoktu. Milliyetçiliğin icadı yenidir, Kürtlerin milliyetçiliği keşfetmeleri daha da yenidir.

Hadisenin bir diğer boyutu da kimin gerçek manada Kürt, kimin Türk oluşuyla ilgilidir. Acaba bu cümleyi sarf edenin dedeleri bin yıl önce hakikaten burada mıydı? Hiç sanmıyorum. Bin yıl önce buraya giriş yapanların torunları mı buranın mukimleri? Onu da sanmıyorum. Dünyanın en fazla insan akınına uğramış coğrafyalarından birinde bin yıldır oturanlar arasında nesep ilişkisi kurmak saflıktan öte bir şey olamaz. Muhtemeldir ki bin yıl önce değil iki yüz yıl önce bile birbirine karıştı burada yaşayan insanlar ve kimse ırksal manada Türk yahut Kürt değil. Bu kelimelerin karşılığını kültürel boyutta aramak lazımdır.

Bin yıl önce Anadolu’ya girmeye başlayanlar (1016-1017 yıllarında Anadolu’ya ilk Türk keşif kolları gelmiştir ki 999 yıl ediyor) yavaş yavaş bu topraklara yerleşti, yerleştikçe dönüştü, dönüştükçe dönüştürdü. Bin yıldır aynı kalan bir şey varsa o da bu toprakların üzerindeki mezhep savaşları, kan davaları ve düşmanlık hisleridir. Kimsenin soyu bin yıldır aynı kalmadı, kimsenin kanı başka kanlarla karışmadan kendisini Türk diye tanımlayan ilk insanın ya da Kürt olan ilk insanın kanıyla aynı şekilde kalmadı. Kültürler iç içe geçti fakat ne yazık ki temel kültür olan kavgayı bu topraklardan söküp atmayı beceremedi hiç kimse.

Hadiselerin bugün vardığı duruma bakınca daha iyi anlaşılıyor her şey. Burada aslolan kavgadır, kandır. Bu topraklarda yaşayanlar mutluluğu dönemsel ve geçici olarak yaşamışlar, savaşları ve kavgaları sürekli ve kalıcı olarak yaşamışlardır. Dünyayı yönetenlerin programlarında ne varsa Türkiye ve komşuları ölçeğinde uygulamaları çok kolaydır. Sadece bir kıvılcım çakılması binlerce insanın kanının dökülmesi için yeterlidir. Sağduyu diye bir şey olmadığı gibi akıl yürütme diye bir şey de katiyen yoktur. Türk-Kürt düşmanlığı henüz zirve noktaya varmamıştır. Bu maya tutmak üzere, tam tuttuğunda komşunun komşusunu katlettiği bir ülkede yaşıyor olacağız. Şen olasın neo-liberalizm, şen olasın kapitalizm, şen olasın silah tüccarı, şen olasın sermaye namına politika yapıcısı ve ilk paragraftaki terörist ve benzeri maşaları.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir