Bazı Hayvanlar Daha Hayvan

Eskiden cadde ve sokaklarda at arabaları dolaşırdı. Bugünün dünyası için ne kadar sürreal bir görüntü… Caddelerde dolaşan at arabaları. O kadar çok vardı ki bu at arabalarından, şehir içi yük ve eşya taşımanın temel unsurlarından biriydi diyebilirim. Motorlu taşıtların bu kadar fazla olmadığı bir dünya için ne kadar işlevsel bir araç değil mi?

At arabalarının beklediği belirli yerler vardı. Art arda dizilmiş at arabaları, bugünkü taksi durakları gibi, kendilerine ayrılmış yerlerde müşteri beklerlerdi. Atlar ağızlarına bağlanmış yem torbaları ile çeşitli “atsal” hareketler yaparak çocukların ilgisini toplardı. Arabaların üzerindeki resimler de ayrı bir ilgi konusuydu tabi ki. Atlar, yollarda izlerini bırakarak dolaşırlardı. Sonradan  sonradan arkalarına bir bez bağlamayı icat ettiler fakat yine de çok işlevsel değildi. Yollarda at izleri zaman zaman geçenlerin söylenmelerine sebep olurdu. Çocuklarınsa çok umurunda olmazdı çevreye verilen zarar. Daha çok arkasından asılıp biraz mesafe kat etmenin hazzını tatmakla uğraşırlardı. Arabacının sürekli atın sırtına şaklattığı kamçının bu durumlarda yönünü arkaya doğru çevirdiği de olurdu. Sahi ya, kamçı şaklardı atların sırtında.

Şaklama deyince aklıma ilk olarak Han Duvarları şiirinin ilk mısraı gelir: “Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı” diye başlar şiire Faruk Nafiz Çamlıbel. Atları yürütmek için kamçı şaklatmaktan daha doğal ne olabilir ki? Faruk Nafiz, bu şiiri günümüzde yazsaydı, eminim sosyal medyadan iyi bir linç yerdi. “Ne demek şaklamak” “Haddini aşan şair” “Şairden dehşet mısraları” başlıklı haberlerde şair artık insan içine çıkamayacak hale getirilir, Yassıada zindanlarını sosyal medya bataklıklarına tercih ederdi.

Sadece atlar da değil. Dünün dünyasında (ya da bugün hayvan hakları aktivistlerinin görmediği yerlerde) kullanılan hayvanlar ve kullanım şekilleri sosyal medya linçlerine çok uygun bir malzeme. Sırtına sopa ine kalka tarla süren öküz, değnek yiye yiye yük taşıyan eşek, tekmesi eksik olmayan köpek… Örnekler çoğaltılabilir. Benim dikkat çekmek istediğim konu başka.

Taraftar toplamaya başlayan her eğilimin faşizme kayması ne kadar garip ve sosyal bilimciler tarafından incelenmeye değer. Son zamanlarda artan “hayvan hakları” hassasiyetinden bahsediyorum. Hayvan hakları konusunda hassas olan insanların sadece belirli konularda hassas olup çoğu hak ihlalini görmezden gelmelerini hayretle izliyorum. Sokaktaki kedinin köpeğin gördüğü işkence için kıyamet koparanların doğal yaşam alanlarından koparılmış olan binlerce tür için kıyamet koparmayışlarını anlamıyorum. Dünyanın sadece insana ait olmadığı, diğer canlıların da en az insan kadar bu dünyada hak sahibi olduğu gerçeğini yok sayanları anlamıyorum. Hâlbuki her sene yüzlerce türün nesli tükeniyor ve tükenmeye devam edecek. Tarımsal üretimde aşırı kimyasal kullanımı yüzünden muvazenesi bozulan ekosistemin eski haline gelmesine imkân var mı? İnsan yayılmacılığı, uçsuz bucaksız okyanuslardaki canlı türlerini bile yavaş yavaş yok ediyor. Bunların farkında mıyız?

Efradını cami, ağyarını mani deyimi gözünün gördüğü kedinin köpeğin hakkını savunurken görmediği balinanın, filin hakkı hakkında yorum yapmayan insanlar için kullanılabilir. Bu kadar yoğun bir hassasiyet, içinde bulunduğu dar görüş alanından çıkmalıdır. Nasıl ki bir kediye, bir köpeğe bilerek işkence eden kişi ruh hastasıysa, dünyadaki tüm canlıların yaşamını yok etmekte olan seri üretim araçları ve kullanıcıları da o seviyede ruh hastasıdır. İsyan, hakkaniyet gözetildiği zaman değerli bir eylemken, belirli konularla sınırlandığı zamanlarda basit bir tatmin aracından öteye geçemez.

25 Şubat 2021 Net Haber Yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir