Bazen Turuncu, Bazen Kırmızı Devrim [Mehmet Beşeri]

Bu kitap hakkında fazla yorum yapmayıp altını çizdiğim yerleri direk yayınlayacağım. Yoruma hacet yok zira, Türkiye’nin son yüzyılı herkesin anlayabileceği şekilde açık ve net olarak farklı bir bakış açısı ile yorumlanmış. Yazar Mehmet Beşeri de öyle diyor zaten. Ben bu kitabı sokaktaki vatandaş okusun diye yazdım. 216 sayfalık kitap Togan yayınlarından çıkmış. Kitabı bir solukta okuduktan sonra sanki bir şeyler yarım bırakılmış hissiyatına kapıldım. Yazarın daha sonra çıkacak olan eserlerinde bu hissiyatım da silinecek sanırım.

“Günümüz ölçüleriyle dünyada yapılan tarım 12 milyar insanı yeterli bir şekilde beselemeye yetecek iken bugün tam 1 milyar insan açlık sınırında yaşıyor. Dünyadaki bu sistemin adı da “uygarlık” oluyor. Sevsinler.”

 “Bazı aklı evvellerin, emperyalistlerin yaptıklarını haklı çıkarırcasına söyledikleri bir şey var: Efendim büyük güçler yaparlar. Diğer ülkeler de uyanık olsunlar, yaptırmasınlar. Bunlara verilecek tek cevap: “S..tir ordan alçak p…v.nk” lafıdır.”

“1. Dünya savaşının son dönemleri… Galip İngiliz general Allenby Şam’da, Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan Selahattin Eyyubi’nin türbesinin başına gelir ve tıpkı bir Romalı komutan gibi türbe içindeki sandukanın başına yaklaşarak postalının ucuyla sandukaya birkaç kez vurduktan sonra şunları söyler: ‘Kalk Selahattin biz yine geldik!’
Şimdi kim bilir hangi batı ülkesinin başkentinde yığınla asker ya da politikacının Osman Gazi’nin… Fatih Sultan Mehmet’in… Kanuni Sultan Süleyman’ın… Mustafa Kemal Atatürk’ün türbesi ya da mezarı başına gelip; ‘kalk Osman biz yine geldik’; ‘kalk Mehmet biz yine geldik’; ‘kalk Süleyman biz yine geldik’; ‘kalk Kemal biz yine geldik’… demenin hayallerini kurmadığını mı sanıyorsunuz?”

“Şunu belirteyim ki, Türk, dünya üzerinde bir kavmin, ırkın adı değil, bir anlayışın, bir üst kültürün yaratmış olduğu, herkesin saygı ile önünde eğilip takdir ettiği bir kimliğin adıdır. Gerçek bir Türk ölümden korkmaz. Zalimden korkmaz. Mazlumu ezmez. Fakirin hakkını yemez. Darağacına dahi tekmeyi vurur. Tıpkı Pir Sultan Abdal, Deniz, Yusuf, Hüseyin gibi… Bu nedenle dünyanın neresinde zulme karşı çıkan birisi varsa o Türk’tür.”

“Bir gün Menderse’e Almanya’nın Türkiye’den işçi talep ettiğini söylüyorlar. Menderes esefle başını sallıyor ve ‘az kaldı, yakında biz onlardan böyle bir talepte bulunacağız’ diyor. Şimdi benim gözümde, görüşü, siyasi duruşu, şusu busu ne olursa olsun, bunları söyleyen büyük bir insandır. “

“Ekonomik gelişmeni dış yardımlara, bağımsız olarak yaşamanı NATO’ya havale edersen…”

“27 Mayıs aynı zamanda Türk ordusunun halkından koparılmaya başladığı tarihin adıdır. O günden sonra askeriye lojmanları, ordu evleri, ordu kantinleri yapımına hız verilmiş; özellikle subayların ayağı çarşı-pazardan kesilmiştir.”

“1977 yılında Dünya Bankası uzmanı Kemal Derviş, Ecevit ile görüşmesinde, ‘Türkiye ileri teknoloji ve çok sermaye gerektiren yatırımlardan vaz geçmeli, daha akılcı olanlara yönelmelidir’ demişti. Bu ne anlama geliyordu: ‘Kardeşim ağır sanayi vs. sizin neyinize gerek. Siz gazoz, ciklet, bebelere balon işleriyle uğraşın. Ağır sanayi sizlerin değil metropol ülkelerin işidir.’”

Altını çizdiğim daha birçok nokta oldu. Romanya devlet başkanı Çeauşescu’nun ülkenin dış borçlarını ödeyip, anayasaya dış borç alınmaması ile ilgili madde koydurmasından sonra devrilip idam edilmesi; Atatürk dönemi ekonomik politikaları; kalkınma planları, stratejik kurumların devletleştirilmesi, demiryolları hatlarının inşası, sanayileşmeye verilen önemle bu ülkenin nasıl kurulduğu; yurt dışına uçak satarken nasıl her şeyi ithal eder hale geldiğimiz gibi daha birçok konuda ilginç bir bakış açısı ve enteresan tespitlerle dolu bu kitabın hepsini buraya aktaramadım ne yazık ki.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir