Babam ve Oğlum [Demirtaş Ceyhun]

Demirtaş Ceyhun’la ilk tanışmam biraz yanlış oldu. Babıali’nin Şu Son Kırk Yılı kitabını anlayacak olgunluğa ulaşmamış olduğum bir yaşta okuyup hiçbir şey anlamadan bitirmiştim. Belki de bugün çok seveceğim bir kitaptır, duruyorsa bir daha bakayım. Şimdi bu ikinci irtibatımız “Babam ve Oğlum” ile oldu. Babam ve Oğlum; Ceyhun’un yedi adet öyküsünden oluşan bir eser.

Sade bir dille yazılmış, içten öyküler. Anlaşılması kolay. Uzun uzun cümleler, anlaşılması zor aforizmalar, insanı bezdirecek imgeler yok. Bunun yanı sıra öykü kahramanları o kadar da “bizden” değiller. Halkın arasından seçilmiş tiplemeler var fakat detayına inildiği zaman her tiplemenin biraz yazarın kendisi olduğunu görüyorsunuz, bu da tiplemelerin halktan birileri değil de yazarın şekil değiştirmiş halleri olduğunu fark ediyorsunuz. Kitaba adını veren öykü Babam ve Oğlum. Burada yazarın babasıyla ilgili hatıraları ile oğluyla ilgili yaşadığı bir durumla ilgili paralellikleri kendi iç dünyasında yaşayışını görüyorsunuz. Bir sonraki “Belki Yarın Anlarlar” sıcacık bir çocuk hikâyesi. Çocukların sınırsız hayal güçlerinin büyükleri tarafından hayatın zorluklarının madeni gerçekliğine çarpa çarpa nasıl da yok olup gittiğini göreceksiniz bu hikâyede de. Haşmet Öğretmen’in iç mücadelelerinde sanatın insan unsuru olmadan anlamsızlaşmasını, “Hele Çocuklar Büyüsün” hikâyesindeki Mükremin Bey’de de ertelenmiş hayatların acılarını göreceksiniz. Hikâyelerin ana unsurlarından birinin de acı olduğunu gördüm okurken. Yazar biraz arabeske kaçmış gibi hayat hikâyelerinde. Gözlem gücü öykü yazarının en kritik silahı. Ceyhun, gözlemlerini bize aktarırken hikayelerinin öne çıkan özelliğinin ya da en etkili silahının gözlem gücü olmadığını fark etmiş olacak ki acıyı ön plana çıkarmış hep. Leonidas Usta’nın hayatında da aynı acıyı solukluyorsunuz Güngör Amca’da da.

160 sayfalık bu öykü kitabını Sis Çanı Yayınları basmış. Demirtaş Ceyhun hikayeleri belki içinde buram buram tüten acıdan belki de öykü türünün bana çok hitap etmemesinden olacak bana çok uygun değildi fakat türü sevenler için güzel bir okumalık olabilir.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir