Ateşi Konuşmaktan Yangını Konuşmuyoruz

Ateşin üzerine dökeceğimiz her damla daha yere düşmeden buharlaşıyor. Kaynağına inmiyoruz, inmeyi düşünmüyoruz bile. Neden söylüyorum bunları: Çocuk istismarı konulu bir gündem var son zamanlarda. Yaşı 17’den küçük kızlarla evlenmiş insanlar varmış hapiste ve bunlarla ilgili af konuşuluyor mecliste. Ben şimdi size çocuk istismarıyla ilgili farklı bir bakış açısı sunacağım müsaadenizle.

Çocukların istismarı denilince aklımıza sadece cinsel istismar geliyor. Cinsel istismarın da kaynağı daha geniş bir istismarın neticesidir. Çocuklarımıza adam gibi bir eğitim vermiyoruz. Oturmuş bir eğitim sistemimiz yok ve düzensizlik adeta düzeni olmuş durumda. Çocuklarımızı eğitim sistemimiz istismar ediyor. İyi eğitim almamış bireyler yetiştiriyor ve topluma salıyoruz. Hırsızlar, haramiler, cinsel sapıklar ve değişik menfi sıfatlı tipler bu eğitim sisteminin elinde heba olmuş tiplerdir. Bu insanları adam gibi bir eğitimden geçirmiş olsa idik şayet suç oranlarının da düşmüş olduğunu görecektik. 17 yaşının altında ya da üstünde olan kız çocukları bu durumda evlenmeye ya da çocuk doğurmaya fırsat bulamayacaklardı zira eğitim sisteminin içerisinde olacaklardı. Memleketimizin kültür seviyesi daha da artacak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortalama eğitim seviyesi olan “orta 1” seviyesi daha da yukarılara çıkacaktı.

İstismar kelimesinin Türk Dil Kurumu’ndaki karşılığını veriyorum şimdi: Birinin iyi niyetini kötüye kullanma. Yani bizim eğitim sistemimizin içerisine girerek doğru düzgün bir eğitim almak, memleketine faydalı insanlar olmak, bir meslek sahibi olup toplumuna katkıda bulunmak amacıyla okullara gelen çocukların bu iyi niyetlerini bizim eğitim sistemimiz kötüye kullanıyor; istismar ediyor. Çocuklarını okullara yollayan anne-babaların iyi niyetleri istismar ediliyor. Her sene değişen bir eğitim sistemimiz var. Artık takip edemez olduk neler olup bittiğini. Sınavların adları bile sürekli değişiyor. Bu sistemin neticesinde ortaya çıkan insan profili alenen suça davetiye çıkarıyor. Bilim üretemediğimiz gibi yeterli seviyede bilim adamı üretemiyoruz. Sosyal bilimlerde de tabii bilimlerde de dünya çapında bilim adamlarımızın sayısı çok az. Eğitim sisteminin çarpıklığının neticelerini toplumun her alanında görmemiz mümkün. Çocukların istismarı cinsel istismardan çok daha geniş bir çerçevede incelenmelidir. Sadece bir konu değil onlarca konuda gelecek nesillerimizi oluşturacak olan çocuklarımızın ve anne babaların iyi niyetleri kötüye kullanılıyor.

Daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir Türkiye için yapılması gereken ilk şey sabit bir eğitim sistemidir. Suç oranlarının daha az olduğu bir ülke istiyorsanız ceza sisteminizi sık sık değiştirmenize, yeni kanunlar koymanıza gerek yok. Eğitimin kalitesini artırın yeter. Ya da daha iyi bir refah seviyesine çıkarmak istiyorsanız ülkenizi, birer yıllık programlar yapmanız, basit önlemlerle günü kurtarmanız anlamsız. Eğitim sisteminizin kalitesini yükseltin refah seviyesi de otomatik olarak artacaktır.

Bir memleket iki ana temel üzerinde yükselir. Bunlar adalet ve eğitimdir. Ülkemiz özeline baktığınız zaman suçların mağdur vicdanını tatmin edecek ölçüde cezalandırılmadığını, eğitim sisteminin de “dostlar alışverişte görsün” seviyesinden öteye geçemediğini görüyoruz. Adalet sisteminin dahi temelinde düzgün bir eğitim sistemi yatar. Öyle ki; yüz yıl bile geçse aynı kurallar geçerli olmalı fakat bilgiler günün gelişmelerine göre sürekli güncellenmeli. Bizde ise maalesef hep aynı dersleri farklı farklı sistemlerle öğrencilere ezberletmeye çalışıyoruz. Ondan sonra da çocuk istismarından yoksulluğa kadar onlarca konuda çözüm yolları üretiyoruz. Yangın çocuklarımızın bağrında yanıyor, çözümse sadece ve sadece eğitim sisteminde.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir