Anormal

İnsanların normal algısının bazen vahşilik derecesine kadar çıkmasına rağmen kabul gördüğünü ve vicdanların normal kabul etmesi gerektiği şeylerin insafsızca ayıplandığını görecek kadar çok yaşadım dünya üzerinde. Bu yüzdendir ki kimsenin normal dediğine inanmıyorum artık. Bugün caddede kâğıt mendil satan kör adama dikkat ettim. Bilmiyorum kaç yüzüncü kere görüyorum bu adamı aynı yerlerde. Bir toplumda gözleri görmeyen bir adam dileniyorsa bu o toplumun hepsinin dileniyor olduğu anlamına gelir. Daha da ileri gitmek gerekirse bir şehirde bir adam yokluktan, yoksulluktan, kimsesizlikten, çaresizlikten, acizlikten ya da miskinlikten dolayı dileniyorsa o şehirde yaşayan her bir ferdin filmlerde ve hikayelerde rastlayıp küfrettiğimiz, çocukları toplayıp dilencilik yaptıran gaddar tiplerden hiçbir farkı yoktur. Gözleri görmeyen adam selpak satarak geçimini sağlamaya çalışıyorsa aslında o selpakları satan benim. Acizlikten, sakatlıktan dolayı birisi dilencilik yapıyorsa aslında ben dileniyorumdur. Bu benim ayıbım, benim utancımdır. Yaşadığım şehirde bir anne çocuğuna bakamadığı için yetiştirme yurduna veriyorsa ve her gün bunun vicdan azabı ile yaşıyorsa esasında ben o annenin elinden o çocuğu almışımdır. Bu düşüncelerim toplum tarafından anormal kabul edilse de aslında normal olandır. Bir insan elinde imkânı varsa ve başka insanların dertlerine derman olmuyorsa bu normal değildir.

Günümüz dünyasında insanlar bir tüketme denizinin içinde yüzüyorlar ya da kenarında güneşlenip bir dahaki dalışları için planlar yapıyorlar. Yeni yıl münasebetiyle herkes Jingle Bells şarkısını mırıldanıyor. Yeni yılda ne yesem ne içsem ne giysem. Hangi teknolojik aletleri kullansam. İhtiyaçlar listesi okullarda öğretildiği gibi sınırsız. Ekonominin tanımını biliyor musunuz? Sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılama bilimi olarak tanımlanıyor ekonomi. Ekonomi dersinin ilk cümlesi ve temel taşı. Sınırsız ihtiyaç sınırlı kaynak. Bunu ben anormal olarak değerlendiriyorum. İnsan ihtiyaçları yeme, içme ve barınmadır. Ortalama bir insanın hayatını normal ve mutlu bir şekilde devam ettirmesi için ihtiyaç duyacağı gelir çok düşüktür. Bize öğretilen kapitalist ekonomi ise çok ye, şatafatlı giy, şatafatlı yaşa mesajı veriyor. Her aşamada bir basamak yukarısını hedef olarak gösteriyor. İnsanı yalnız bir birey olarak kabul ettiği için başkalarını düşünmeyi de anormal olarak kabul ediyor. İktisat kitaplarında örnek olarak gösterilen hiçbir rasyonel birey cebindeki parayı başkaları ile paylaşmaz. Normal olan da budur.

normalonalbu diye bir mikrop var. Bu mikrop bir-iki yüzyıldır hızla yayılıyor. Herkesin kafasına bir normal algısı enjekte edilmiş. Bu kafalar neredeler onu da anlamıyorum. Kendi küçük-pis dünyanızın içerisinde o kadar mutlu olun ki sıra size gelene kadar başka hiçbir şey düşünmeyin ve normalolanınbuolduğu yanılsaması içinde yaşayadurun. Size aksini söyleyen olursa gülün, dalga geçin, garipseyin, aşağılayın. normalolanbu sen ne yapıyorsun diye şaşırın hatta. Dünyanın bir köşesinde her gün sizinle aynı DNA’yı taşıyan; aranızdaki tek farkın feleğin çarkının onları göstermesi olan birileri işkence altında can verirken siz normalolanbu diyin. Etrafınıza asla bakmayın. İnternet sitelerinden gömleğinize uygun kravat, elbisenize uygun ayakkabı seçin; lüks inşaatlar yapın sanki ölüm gelip sizi o sağlam binalarda bulamayacakmış gibi, on kişilik alışveriş yapıp dokuz kişiliğini israf edin; haksızlık size uğramadığı sürece göz yumun, sesinizi çıkarmayın. Birilerinin beğendiği bir hayatı yaşayın, hayatınızı başkalarının beğenisine sunun, gerekirse parlak paket kağıtları ile sarıp sarmalayın. normalolanınneolduğu konusunda bilinçlenin. Çalışmanız gereken iş bellidir. Kazanmanız gereken para sürekli artmalıdır. Evliliğiniz şöyle olmalı eviniz böyle olmalıdır. Çocuğunuz şu okullarda okumalı şu eğitimlerden geçmelidir. Buna kendinizi inandırıp uyguladığınız sürece normalsinizdir.

İnsanların normal algısının olması anormal değil. Anormal olan bu normal algısının başkalarının üzerinde denenebilecek bir şey olmasıdır. İnsanlar başkalarının işine karışmayan varlıklar olsalardı hayat biraz daha çekilebilir olabilirdi.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir