Aklıevveller [Mehmet Beşeri]

Yazarıyla karşılıklı sohbet ediyormuşsunuz gibi bir solukta okuyup bitireceğiniz bir kitap Aklıevveller. Yazar Mehmet Beşeri’nin kitabını daha matbaadan çıkar çıkmaz, dumanı tüterken alıp bir öğleden sonrasında bir solukta okuyup bitirdim. Yazarın takipçisi olduğum için daha önce karşılaştığım fikirler olduğu gibi yeni şeylerle de tanışmış oldum böylelikle. Kitap Beşeri’nin makalelerinden oluşuyor. Türk kimliği, ülkemizin ahvali, siyasi durum, dünya düzeni, dünya düzeninde Türkiye’nin yeri, ülkemiz etrafında dönen oyunlar ve bu oyunların baş aktörleri makalelerin ana temasını oluşturuyor. Yazar, mütevazı bir biçimde zaten on-on beş bin tane takipçisinin ancak olduğunu, insana/insanına seslenmenin kendisince esas vazife olarak addedildiğinden tek bir kişiye dahi olsa seslenmeye devam edeceğini anlatıyor.

2019 Yazında Manisa’da Mehmet Beşeri ile.

Tanıtıcı olması açısından kitapta geçen ve size değişik gelebilecek birkaç fikirden bahsetmek istiyorum. İngiltere’nin AB’den ayrılması dünya gündemini bir miktar meşgul etmişti biliyorsunuz. Beşeri bu olaydan bahsederken (dünyadaki hiçbir seçimin halkın iradesini yansıtmadığını da bir kenara koyarak) AB’nin kurulduğu zamanlarda dünya pazarına %40 civarında bir hâkimiyeti varken bugün ancak %15’ini elinde tuttuğunu söylüyor. Daha küçük bir pasta için daha fazla özveride bulunmak istemez kimse tabi ki. Hele ki ABD’nin öz babası olan İngiltere. Almanya’nın ticari hacmini büyük oranda Rusya-İran-Çin eksenine kaydırmış olması da önemli bir etken ayrışma için.

Yeni Osmanlıcılık akımında da sık sık değiniyor yazar. Türk tarihinde ne zaman eskiyi canlandırma gibi bir özlem ortaya çıkmışsa sonunun da felaket olduğundan bahsetmiş örneklerle. Türk tarihinin örnek almak açısından en zengin tarihi birikime sahip olduğunu da eklemiş. Birinci dünya savaşına bakınız örneğin demiş.

Kitabın bir diğer ana argümanı içimizdeki vazifeliler. Kurtuluş savaşı sırasında işgalcilerle işbirliği yapan azınlıklar öldürülmedi ya da ülkeyi terk etmedilerse göç ederek izlerini kaybettirdi diyor. İzini kaybederken de bol Türk’lü bol İslam’lı soyadları aldılar. Bir kişinin kökenine bakmak için soyadına bakın. Bol Türk-İslam vurgusu olan soyadların kökenleri genelde bu azınlıklara dayanıyor. Tabi ki önemli olan insanın nereden geldiği değil şu anda kendisini kim olarak gördüğüdür. Genetiğe bakıp da “dün ülkesini satanın torunu bugün de satar” demek doğru değil. Elbette bu soyadlarının içinde halisane niyetle alınanlar da vardır. Yazar da bunu belirtiyor zaten. İçimizdeki vazifeliler bu gruplardan gelsin ya da gelmesin her zaman mevcutlar ve toplam nüfusumuzun ancak yüzde birlik bir kısmını oluşturuyorlar fakat maalesef kuvvet kendilerinde olduğu için kolayca “oyun kurucu” haline gelebiliyorlar diyor Beşeri.

Biraz da kâhin rolü var yazarın. Geçmişte yürüttüğü tahminlerin tutmasından yola çıkarak gelecekle ilgili öngörülerde bulunuyor. Büyük bir Sünni-Şii savaşının çıkması, halifelik kurumunun yeniden ihdası da bu öngörülerden bazıları. İnşallah olmazdan başka diyecek bir şey yok. Değişik bir kitap okuyup, kimsenin fazla anlatmadığı şeyleri farklı bir üslupla okumak istiyorsanız tam size göre bir kitap Aklıevveller. Yazarı Mehmet Beşeri’ye ve Nergiz Yayınları’na teşekkür ediyorum 344 sayfalık bu güzel eser için.  

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir