Ah Boğaziçi Vah Boğaziçi

Boğaziçi Ünivesitesi’nde olup bitenler hakkında, bu üniversitenin mezunu olmam hasebiyle, fikrimi soruyorlar sık sık. Genel itibariyle sessiz kalmayı tercih ediyorum zira hadiselerin bir ciheti siyasete dokunuyor ve okuyucularımın bildiği gibi siyasetten pek hoşlanmıyor ve bu konulara pek girmiyorum. 

Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim aldığım yıllar çok geçmişte kalmış olsa da, üniversitenin özgürlükçü yaklaşımının değişmiş olabileceğine ihtimal vermiyorum. Özgürlük, üniversite sınırları içerisinde, belki kurulduğu günden beri bayrağını dalgalandıran en temel değerdir. Benim öğrencilik yıllarımda tüm Türkiye’de utanç verici başörtüsü yasakları varken Boğaziçi’nde başörtülü öğrenciler okula rahatça girip çıkabilmekte, bir-iki ahenk bozucu hocanın dersi dışında derslere devam edilebilmekteydiler. Bu açıdan, diğer üniversitelerde okuyan arkadaşlarıma karşı okulumla iftihar ettiğimi hatırlarım. Okul sınırları içerisinde hiçbir öğrencinin ne giyim kuşamına, ne yeme içmesine müdahale edilebilirdi. İsteyen şortla girerdi derse isteyen başörtüsüyle. Dersten sonra isteyen camiye giderdi isteyen meyhaneye. 

Ders konusunda tutum biraz sıkıydı ama. Öyle dersi bilmeden ders geçmek, anlamadan okul bitirmek pek mümkün değildi. Yıllarca aklımdan çıkmayan bilgiler edindim üniversitede. Çok değerli, alanında dünya çapında isim yapmış hocalardan ders aldım. Kafanın dışından ziyade içinin önemli olduğu bir ortamdı her halükarda. 

Rektör ata(n)ması olayına bu pencerelerden bakınca öğrencilerin, yetiştikleri özgürlük ortamının gereğini yaptıkları düşünülebilir. Fakat, özgürlüklerin ifade edilme şekilleri hususunda da eğitim alınan alanlardaki gibi belli bir disipline tabi olmanın gerektiği kanaatindeyim. 

Üniversitelere rektörlerin atanmasının doğru bir uygulama olmadığını düşünüyorsanız, bir önceki rektörünüz atanmış, bir sonraki rektörünüzün de atanacağı belliyse daha önceden bu konuyla ilgili daha farklı yollardan girişimlerde bulunabilirdiniz. Konuyu çeşitli platformlara taşıyarak atama merciinin dikkatini çekmeye çalışır, fikrinizi daha iyi bir şekilde ifade edecek yayınlarla sesinizi duyurabilirdiniz. Hiç birisi olmuyorsa ve var olan düzende mutlu değilseniz bu düzeni daha iyisiyle değiştirmek için siyaset yapar, oy verenlerin önüne daha iyi bir düzen ihtimali sunabilirdiniz. Tüm Türkiye’nin seçme zekâları olarak bunu çok iyi bir şekilde başarabilirdiniz. 

Siyaseten bir tarafa mensup olmadığımı her zaman beyan edişime güvenerek şunu söylüyorum: Atanan rektör, siyasi olarak farklı bir yerden gelseydi bu nümayişler belki yapılacaktı fakat bu boyutlara ulaşmayacaktı. Boğaziçi öğrencisinden beklenen özgürlük tepkisi adaletle harmanlanmış bir tepki olmalıydı. Siz tepkinizi yine verin. Ortama bağlı olmaksızın, vicdanınızı rahatsız eden her şeye karşı tavrınızı ortaya koyun. Fakat başına “özgürlük” yazdığınız o defterin bir yerine adalet yazmayı, başka bir yerine de dünyayı daha iyi olan bir dünyayla değiştirmek için yapılması gerekenleri yazmayı unutmayın.

15 ocak 2021 Nethaber yazım

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir