Adalet

Gazetede bir haber dikkatimi çekti. Amerika’nın Teksas eyaletinde bir idam cezası gerçekleşmiş. Henüz 18 yaşındayken bir borsacıyı kaçırıp öldüren suçlu, geçen hafta idam edilmiş. Öldürülen borsacının yakınları da idamda hazır bulunmuşlar. İntikam duyguları ile gelmediklerini fakat artık bu adamın başkalarına zarar veremeyecek olduğunu bilmenin rahatlatıcı olduğunu söylemişler. Benim aklıma hemen üç sene kadar önce bayağı konuştuğumuz o meşhur cinayet geldi. Öldürülüp parçalanan kızcağızın yakınlarının içi hiçbir zaman bu kadar rahat olamayacak. Adalet hiçbir zaman gerçekleşmeyecek çünkü. Türkiye’de gerçekleşen binlerce suç için de aynısı geçerli. Adalet hiç tecelli etmeyecek.

Amerika’da gerçekleşen bu olayda benim hoşuma giden nokta işlenmiş olan bir suçun cezasının kamuoyu önünde verilmiş ve aynı zamanda maktul yakınlarının içlerinin rahatlamış olması. Türkiye idam cezasını yeniden uygulasın demiyorum zira bu ülkenin adalet sisteminin böyle bir cezayı kaldırabileceğinden emin değilim. Bizde en büyük suçlar devlete karşı işlenen suçlardır. Devlet kendisine karşı işlenen suçları en ağır bir şekilde cezalandırır, vatandaşların kendi aralarında işledikleri suçlarda ise hep müşfik, hep affedicidir. Dolayısı ile idam cezası yürürlüğe girse devlet kendisine karşı işlenen suçlar için idam cezasını uygulayacak, hunharca işlenen cinayetlerde bile affediciliğini konuşturacaktır. Gerek yok. Amerika’da ise devlet suç işleyenlere karşı o kadar acımasız davranır ki, gerek devlete karşı gerekse başka vatandaşlara karşı suç işlemek yürek ister. Kimse nasıl olsa iyi halden çıkarım hesabı yapamaz. Ne kadar iyi hal gösterirsen göster o suç cezasız kalmaz. Bunu bilmek bile eminim çok rahatlatıcıdır.

Ben gelişmişliğin ölçüsünü trafik kurallarında arayanlardanım. Bugün Türkiye’de her yıl ortalama 10 bin kişi trafik kazalarında ölüyorsa bu birazda trafik kurallarının uygulanmayışı yüzündendir.  Bir kanun var, bu kanuna uymamanın karşılığı olan bir suç var ve bu suça karşılık verilmesi gereken bir ceza var. Ama bu ceza uygulanmıyor. Trafik denetimine denk gelirse bir suçlu –ki bu ancak tesadüfen olur- o anda aşırı hız yapmışsa, kemer takmamışsa, hatalı bir hareket yapmışsa, alkollüyse, hiçbir kurtuluşu yoksa üç kuruşluk bir ceza öder ve yoluna devam eder. İşte size bir adaletsizlik örneği daha. Sadece kuralların etkin bir şekilde uygulanması, uymayanların cezasız kalmamasıyla her yıl 10 bin vatandaşımızın hayatları korunabilir.

Türkiye genelinden çok da farklı olabilirmiş gibi Malatya’dan bahsetmek istiyorum. Yolu Malatya’dan geçen bir arkadaşım yoldaki “50” tabelalarının ne olduğunu sordu. Malatya’nın 50. kurtuluş yıldönümü dedim. Başka bir açıklaması olamaz zira her yerde aynı tabela var. Kırk yılda bir trafik kontrolü olursa belki bir ceza verilir şehir içinde 50’nin üzerinde sürat yapana. Geçenlerde araba kullanırken sağımdan geçip önüme kıran bir araca korna çaldım diye adam yanıma yanaşıp camlarını indirip “ne kornaya basıyorsun” dedi. Yüzsüzlüğe bakar mısınız? Hem suçlu hem kabadayı. İşlenen suçlara hakkıyla ceza verilen bir ülkede böylesi terbiyesizler türeyebilir mi size soruyorum.

Adalet demek her fiilin hukuka uygun olması demektir. Hukuka uygun olmayan eylemlerin de acımadan, iltimas geçmeden, umursamazlık etmeden cezalandırılması demektir aynı zamanda adalet. Bir ülkenin gelişmiş olmasının en önemli ölçüsü de kuralların uygulanması, uymayanlar için de caydırıcı tedbirler alınmasıdır. Gelin şimdi Avrupa ülkeleri, Amerika, Türkiye ve mikro ölçekte Malatya örneklerini düşünerek ne kadar gelişmiş olduğumuza birlikte karar verelim.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir