Abdal Ata Binince Beğ Oldum Sanır, Şalgam Aşa Girince Yağ Oldum Sanır

Türk filmlerinin klasik temalarından birisidir; fakir oğlan zengin kızın kolundan tuta tuta çeker, fakir mahallesinin ortamına götürür. Dostluklar fırından çıkmış ramazan pidesi gibi üzerinde dumanı tüter sıcaklıktadır. Birisinin başına bir şey geldiğinde herkes yardıma koşar. Kimsenin parası pulu yoktur tabi ki fakat hepsinin de fedakâr ve vefakâr birer kalbi vardır ki anlat anlat bitmez.

Bu mahalle ortamında yaşayan orta direk insanın tabiatı hayatı boyunca ortaya çıkmaz. Kalbinde bir Erol Taş yatıyordur fakat ölene kadar herkes onu Hulusi Kentmen zanneder. Neden? Çünkü o fakir hayatı boyunca gerçek karakterini ortaya koyabileceği miktarda bir paraya ulaşamamıştır; o ezik hayatı boyunca bir makama-rütbeye ulaşamamıştır. Bir kartviziti olmamıştır o kenar mahallelinin. Bu şartlar altında gerçek karakterini ortaya nasıl koysun ki?

Bir deney ortamı oluşturarak bu insanlara bir makam vereceksiniz ki gerçek karakterini göresiniz. Bunu yapmanıza gerek yok ama. Çevrenizi biraz gözlemlerseniz durumu daha iyi anlayabilirsiniz. Bir makama erişen insan, bir bakıyorsunuz ki kurtçukların kurbağaya dönüşmesi gibi baştan aşağıya değişmiş. Üstelik kendisini kelebek zannediyor. Daha dün KPSS sınavı yapıldı, sene sonuna doğru atamalar başlar. Bakın nasıl başkalaşım geçiriyor memuriyete geçenler. Üstelik düzenli bir maaştan başka hiçbir kahramanlık eseri gösteremeyecekler hayatları boyunca ve uygun fiyatlı turlarla bütün dünyayı gezme şansını elde etseler dahi şehir mezarlığında mütevazı bir delikte geçirecekler nispeten daha uzun vakitleri.

İşin daha esef verici tarafı nedir biliyor musunuz? Öbür tarafta sıralama yapılırken makam ve servete itibar edilmeyecek. Yani, Allah’ın bir protokol sırası yok. “Evet efendim, hoşgeldiniz efendim, sizi bu basit halk tabakaları ile birlikte değil de protokolde haşredelim. “ Ne yazık ki böyle bir ihtimal yok. Gönül tabi ki isterdi değerli kartvizit sahipleri ayrı muamele görsün ama doktorlara ayrı mühendislere ayrı muamele yok. Herkes ekonomi sınıf. Kurum müdürlerinden bakanlara, mağazacıdan holding sahibine kadar herkes eşit.

Sevgili okuyucum. Ben bu yazıyı sadece senin için yazdım. Senden başka okuyan da yok zaten. Bütün söylediklerimi sana söylüyorum. Çok itibar ettiğin o kartvizit var ya, Binbirgece masallarındaki gibi seni uçurup diyar diyar gezdirmeyecek. Basit bir kâğıt parçasından fazla bir şey de olmayacak. Dünyaya bir hiç olarak geldiğin gibi bir hiç olarak da terk edeceksin. Ne kadar feci değil mi? Şimdi birazcık kalk dolaş. Kartvizitinin üzerinde çok oturdun, terledi, yıpranmasın.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan